20 Kasım 2017 Pazartesi

KRAL....

Moonchild White Crow kendimizi üçüncü dikkate alıştırmamızı istediğini söylemişti. Bizleri bunun için hazırladı; bir savaşçının o ıssız alana yaptığı yolculukların gerçek sınırların aşılması için hazırlayıcı bir aşama olduğunu açıkladı. Kişinin yüksek bilinç durumunda, ya da rüya sırasında sis duvarını aşmaya çalışması, ancak toplam bilincinin küçük bir bölümünü çalıştırmasıyla gerçekleşir; oysa, bedensel olarak diğer dünyaya geçebilmek için tüm varlığımızın katılımı gerekir. Silvio Manuel, köprüyü, gerçek bir geçişin simgesi olarak kullanıyordu. Ona göre, köprü bir erk noktasına komşuydu; ve erk noktaları, diğer dünyaya ulaşan çatlaklar, geçiş yollarıydı. Düşüncesine göre la Gorda’yla ben, Kartal’ı görebilmeye dayanacak güce, az da olsa, ulaşmıştık. Üç kadını ve üç adamı toparlayarak onları en yüksek bilinç durumuna getirmenin benim kişisel görevim olduğunu söyledi. Onlar için en azından bunu yapmak zorundaydım, zira özgürlüğe kavuşabilme fırsatının yitirilmesinde benim de rolüm bulunuyordu. Hareket saatimizi gün ağarmadan önce ya da şafak vakti olarak belirlemişti. Üzerime düşen göreve sadık kalarak, tıpkı don Juan’ın bana yaptığı gibi, grubun en yüksek bilinç düzlemine geçmesini sağlamaya çalıştım. Bedenlerini ne şekilde yönlendireceğimi, aslında onlarla ne yapacağımı bilmediğim için sırtlarına vurmakla yetindim. Yorucu birkaç girişimden sonra, don Juan müdahale etmek zorunda kaldı.Gruptakileri olabilecekleri en hazırlıklı duruma getirdi ve bir hayvan sürüsü gibi köprünün başında bana teslim etti. Görevim onları tek tek köprüden geçirmekti. Erk noktası güney yönündeydi; son derece tekinsiz yora. Plana göre, ilk önce Silvio Manuel köprüyü geçecek, grubu ona teslim etmemi bekleyecek ve daha sonra da, bilinmeyenin içinde grubumuza yol gösterecekti. Silvio Manuel köprüyü geçti, peşinden de Eligio; dönüp bir an olsun bana bakmamıştı. Köprünün kuzey yanında birbirine sıkı sıkıya yaklaşmış altı çömezden oluşan grup bana kalmıştı. Hepsinin de ödü kopmuştu; denetimimden çıktılar ve çil yavrusu gibi dağıldılar. Üç kadını tek tek yakaladım ve onları Silvio Manuel’e teslim etmeyi başardım. Silvio Manuel kadınları iki dünya arasında uzanan çatlağın girişinde tuttu. Üç adam yetişemeyeceğim kadar hızlı koşuyorlardı. Onları kovalayamayacak derecede yorulmuştum. Bana akıl vermesi için köprünün diğer yakasında duran don Juan’a baktım. Topluluğunun diğer bölümü ve Nagual kadınla birlikte beni seyrediyordu; kadınların ya da adamların peşinden koşmam için bana işaret ediyorlar ve beceriksiz girişimlerimle eğleniyorlardı. Don Juan, üç adamı boş verip la Gorda’yla birlikte köprüyü geçmemi, Silvio Manuel’in yanma gitmemi işaret etti. Köprüyü geçtik. Silvio Manuel ve Eligio, bir adam boyunda yatay bir yarığın kenarlarını tutuyorlardı. Kadınlar koşarak la Gorda’nın arkasına gizlendiler. Silvio Manuel hepimize yarığın içine doğru yürümemizi buyurdu. Söylediğini yaptım. Kadınlar ona uymadılar. Girişin ötesinde hiçbir şey yoktu. Ağzına kadar hiçbir şeyle doluydu. Gözlerim açık, tüm duyularım uyarılmış durumdaydı. Önümü görebilmek için kendimi zorladım. Ancak önümde hiçbir şey yoktu. Ya da, eğer önümde bir şey varsa, onu göremeyecek durumdaydım. Duyu organlarım, tanıdığım, anlamlandırdığım bir şey seçemiyordu. Daha önce hiç deneyimlemediğim biçimde hiçliği algılıyordum. Bedenimin parçalandığını hissediyordum. İçimden yükselen bir güç, dışarı çıkmaya uğraşıyordu. Kelimenin gerçek anlamıyla, patlamak üzereydim, tam çözülmek üzereydim ki, bir elin beni kavrayarak oradan dışarı çektiğini hissettim. Nagual kadın orayı aşıp beni kurtarmıştı. Eligio, yerinden kıpırdayamıyordu, zira yarığı tutmaktaydı; Silvio Manilerse her elinde iki kadın olmak üzere dört kadını saçlarından yakalamış, onları içeri doğru savurmaya hazır bir halde bekliyordu. Sanırım tüm olay yaklaşık on beş dakika içinde olup bitti; ancak o sırada, köprünün çevresindeki insanlara ne olduğunu merak etmek aklımın ucundan geçmemişti. Adeta zamanın akışı durmuştu. Meksiko City’ye yolculuğumuz sırasında köprüye geri döndüğümüzde de olduğu gibi. Silvio Manuel, girişimin, başarısız gibi görünse de, tam bir başarıyla sonuçlandığını söyledi. Dört kadın yarığı ve onun ötesinde uzanan diğer dünyayı görmüşlerdi; benim orada deneyimlediğimse, gerçek anlamda bir ölüm duygusuydu. “Ölümün görkemli ya da huzur verici hiçbir özelliği yoktur,” dedi. “Zira gerçek dehşet ölüm anında başlar. Orada hissettiğin sınırsız güçle, Kartal seni öyle bir sıkacak ki, içinde bulunan, sahip olduğun en ufak bilinç ışıltısı bile silinip gidecek.” Silvio Manuel, la Goıda’yla beni yeni bir girişim için hazırladı. Bize, erk noktalarının dünyayı biçimini yitirmekten koruyan bir tür kubbenin üzerinde yer alan gerçek delikler olduğunu açıkladı. İkinci dikkati içinde yeterince güç toparlanabildiği sürece, bir erk noktasından yararlanabilmek olanaklıydı. Kartal’ın varlığına dayanabilmenin anahtarının, kişinin niyetinin kudretinde yattığını söyledi. Niyet olmadan, hiçbir şey olamazdı. Öteki dünyaya adım atan tek kişi ben olduğuma göre, az kalsın beni öldürecek olan nedenin, kendi amacımı değiştirmedeki yetersizliğim olduğunu söyledi. Bununla birlikte, çok çalışarak tümümüzün de kendi niyetimizi sürdürebileceğimizden emindi. Bununla birlikte bize niyetinne olduğunu açıklamadı. Şaka yollu, bunu ancak Nagual Jıı- an Matus’un açıklayabileceğini belirtti—ancak o da bizimle birlikte değildi. Ne yazık ki bir sonraki girişimiz gerçekleşmedi, zira enerjimi yitirmiştim. Yaşama gücüm bedenimden süratle ve yok edici bir biçimde akıp gitti. Birdenbire kendimi öylesine güçsüz hissetmiştim ki, Silvio Manuel’in evinde kendimden geçtim. La Gorda’ya bundan sonra nelerin olup bittiğini bilip bilmediğini sordum. Şahsen benim bu konuda en ufak bir fikrim yoktu. La Gorda, Silvio Manuel’in herkese Kartal’ın beni gruptan ayırdığını, en sonunda, yazgımı uygulamak üzere beni hazırlamaları için uygun bir duruma geldiğimi söylediğini anlattı. Planı, bilinçsiz bir anımda beni paralel çizgiler arasındaki dünyaya geçirmek ve bu dünyanın, bedenimde artakalan tüm gereksiz enerjiyi çekip almasını sağlamaktı. Bu düşüncesi tüm yoldaşları arasında kabul görmüştü, zira kural kişinin oraya ancak bilinçli durumda girebileceğini söylüyordu. Bilinçsiz bir durumda oraya girmek ölüm getirirdi, zira bilinç olmadığında yaşam gücü o dünyanın basıncı altında tükenip giderdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder