Kıyamet sonrasında mahşer ve hesap günü safhalarından sonra insanların
cennet gibi diğer gök katlarına nasıl ulaştırılacağına da… ŞEMŞÜ’S –
ŞÜMÛS VE MECERRE Uzayın dışına çıkabilecek tüneller olarak
vasıflandırılabilen Karadelikler kıyametle ilgili bazı hadislerin
yorumunda bizlere ipuçları vermektedir. Bu ipuçlarıyla “Mecerra ve
Şemsü’ş- Şümûs” konusuna bazı yaklaşımlarda bulunabiliriz.
Ayrıca uzay ve kozmos ile ilgili ayet ve hadislerin üzerinde de bu çerçevede bazı yorumlarda bulunmak mümkündür.
Ilk hadis müellifi olarak kabul edilen San’ani’nin kayıtlarında Peygamberimizin (a.s.m.) şu sözlerine rastlıyoruz:
“Bana günler sunuldu. Cuma gününü gördüm; onun güzelliği ve nuru hoşuma gitti.
Orada siyah nokta şeklinde bir şey gördüm. ‘Bu nedir?’ diye sordum.
‘Kıyamet onun içinde kopacaktır’ denildi.”
Hadisin diğer bir geliş şeklinde,
“Cuma günü bir aynada bana gösterildi.” denmektedir.
(Abdürrezzak San’ani, Musannef, III/256, No. 5559, 5560).
Hadiste yer alan ve kıyametin onun içinde kopacağı belirtilen “kara nokta” ile anlatılmak istenen nedir? Islamî literatürde yer alan “Mecerra” ve “Şemsü’ş-Şümûs” tabirleri ile ne anlatılmak istendiği konusunda âlimler çeşitli yorumlar yapmışlardır.
Kıyamet sırasında göğün yarılacağını, kapı kapı açılacağını ifade eden ayetin (Gök yarıldığı zaman -ve hep yapa geldiği gibi- Rabb’inin buyruğunu dinlediği zaman) tefsirinde
Hz. Ali’nin (r.a.)
göğün “Mecerra”dan çatlayıp yarılacağı şeklinde açıklaması hayli dikkat çekmektedir.
(Kadı Beyzavi, II/592; ayet için bkz. Inşikak, 84/1-2)
Astrofizikteki gelişmeler çerçevesinde şimdi bu haberleri daha kolay kavrama imkânına sahibiz. Bilindiği gibi Karadelikler için en belirgin özellik ağ şeklinde ve sağlam bir surette tesis edilen uzayın “çatlayıp delinmesidir.” Mevcut bilgilerimize göre ayetlerin vurguladığı “sema yarılmasını” şahadet âlemi olarak idrak ettiğimiz fizik Dünya’nın, yani uzay-zamanın değişerek farklı boyutlara kapı açılması olarak yorumlayabiliriz.
Kur’an bize her zaman ipuçları vermekte ve birçok yerde de bunların “anlayan, akıl sahibi ve bilgili kimselere misal, ayet (ipucu, delil)” olduğunu tekrarlamaktadır. Enbiya, 21/32’de “Göğü de dengesizliğe düşmekten korunmuş bir tavan durumunda yarattık.” ilahî fermanı bu gök tavanının arkasında başka Dünyaların varlığına dair akla kapı açmaktadır. Semânın yani uzay-zaman denen fizikî kainatın sağlam bir yapıda olduğu yanında,
“çatlaksız” olduğu da (Mülk, 67/3) açıkça anlatılmaktadır.
“Gözünü bir çevir göğe bak, bir çatlak görebilir misin?” buyrulmaktadır.
Ancak kıyametle ilgili ayetlerde, semada çatlamanın vuku bulacağı sürekli vurgulanır.
“Gün gelir, yeryüzü başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilir” (Ibrahim, 14/48)
ayeti de kıyamet esnasında bu “çatlaklarla” ahiret âlemlerine kapı açılacağı açıkça belirtmektedir.
Yaz Üçgeni Sürdürülen seri hesaplamalar ve hassas gözlem ve araştırmalarla, Güneş’in de kendine has bir hareketi daha olduğu anlaşıldı.. Güneş, Herkül Burcu yakınlarındaki ve ismine Vega denen bir yıldıza doğru hareket halindedir. Güneş’in bu hareketinin, Kuzey Kutup Ekseni ile 37 derecelik bir açı yapacak şekilde gerçekleştiği ortaya çıkmış ve bu açıya bilimciler, “solar apex” adını vermişlerdir.
Güneş, işte bu Vega yıldızına doğru her saniyede 20 kilometrelik bir hızla hareket halindedir. Bulutsuz bir gecede başınızı gökyüzünün tam tepesine kaldırdığınızda fezanın neredeyse en parlak üç yıldızı ile karşılaşırsınız. Jupiter, Merkür ve Venüs gibi gezegenler de parlak göğün parlak cisimleridir. Ancak onlar tepede değil aşağıda bulunurlar.
Tepede kalan bu üç yıldız “Yaz üçgeni” olarak bilinir. Yaz Üçgeni yazın sona ermesiyle artık yavaş yavaş batıya doğru kayar. Bu yıldzıların en parlağı olan ve diğerlerine göre biraz sağda olan meşhur Vega Yıldızıdır. Lyre ya da Kanun takım yıldızına iat devasa bir yıldızdır..
Vega aslında Arapça bir kelime Yaz Üçgeni (Başucunda Vega, güneydoğuda Deneb ve güneyde Altair) Yaz üçgeninin ikinci yıldızı Vega yıldızının hafif güney doğusunda kalan Deneb’dir.. Kuğu takım yıldızının en parlak yıldızıdır. Yine yıldız Arapça kuyruk anlamında olup, kuğunun kuyruğunda yer aldığı için “zeneb” adı verilmiştir. Samanyolu’nun en büyük yıldızlarından biridir ve Güneş’in 265.000 katı parlaklığa sahiptir.
Yıldızın o kadar muazzam bir büyüklüğü vardır ki (Güneş'in çapının 200 katı) eğer Güneş’in yerinde olsaydı, yıldızın yuvarlağı Yerkürenin yörüngesini içine alırdı. Birinci Mektub’da Bediüzzaman haşir meydanı ile ilgili bir bahiste “küre-i arz, hareket-i seneviyesiyle, ileride mecma-ı haşir olacak bir meydanın etrafında bir daire çiziyor.” Bu yıldızın büyüklüğü dikkate alındığında bu hakikatın sayısız misâlleri bu kâinatta mevcut olduğu dikkatimizi çekmektedir.
Hadislerde Güneşin Kırmızı dev dönemine geldiğinde, Dünyanın yörüngesini dolduracak kadar genişleyeceği bildirilmektedir. Hz. Âdem’den (as) kıyamete kadar gelip geçen insanların haşr edilip hesaba çekileceği koca meydanı halk etmek, İlahi kudrete fezada örneklerini gördüğümüz, Deneb denen yıldızı yaratmak kadar kolaydır. Yaz üçgenin üçüncü yıldızı ise Kartal takım yıldızının en parlak yıldızı olan Altair’dir. Vega ve Deneb yıldızlarının güneyine düşerek üçgeni tamamlar.
Takım yıldızındaki kartal, Arapça Ukab olarak da geçer. Hatta takıma ait yıldızlardan birinin ismi Deneb el Ukab’dır. Vega Yıldızına Doğru Seyahat Yerküre, Güneş sistemi ile birlikte saniyede 20 kilometre gibi bir hızla Vega yıldızına doğru, gidiyor. Bu seyahat Samanyolu galaksisindeki hareketimizden farklı bir hareket.
Milyonlarca senedir gece ve gündüzü, yaz ve kışı netice veren hareketleri yaparak ve hiçbir yere çarpmadan devam eden bu muhteşem yolculukta Ay’ın ve Güneş’in hareketinde ve rotasında ne bir değişme nede bir sapma vuku bulur. Yasin Sûresinde Güneş’in bu yolculuğunu Bediüzzaman Şemşü’s-Şümüs’ olduğuna dikkat çeker. “Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir.
İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.” Güneş’in bu hareketine, çekim gücü sebebiyle sisteme dâhil bütün gezegenler gibi üzerinde yaşadığımız yaşlı küremiz de iştirak etmekte; böylece Güneş Sistemi belli bir doğrultu boyunca, hiç şaşmadan, şaşırmadan yoluna devam etmektedir.
BEDİÜZZAMAN VE ŞEMŞÜ’S-ŞÜMÛS
Meselenin başka bir boyutuna gelince, Güneş Sistemi’nde on iki gezegenden söz eden Bediüzzaman, Güneş’in manzumesiyle beraber Şemsü’ş-Şümûs’a hareket ettiğini Kur’an’ın işareti olarak dile getirmektedir.
Güneş Sisteminin Vega yıldızına doğru hareketinin aynı zamanda galaksi merkezine doğru olduğunu görüyoruz. Ancak harekette bir miktar sapma bulunmaktadır. Acaba Galaksi merkezine doğru olan hareketinde merkezi süperkütleli merkezi karadeliğin mi etkisi var?
Diğer taraftan Güneş’imiz galaksi merkezine doğru olan rotasında bir aykırılık var. Acaba bu aykırılığın kaynağı ne olabilir? Görüldüğü gibi cevap bulması gereken bir çok soru bulunmaktadır.
Aykırılığı telâfi etmek için bizi çeken başka bir merkez daha olmalıdır. Bu eğer “beyaz cüce” veya “pulsar” olsaydı görülürdü. Eğer bu bir “kara cüce” yahut “nötron yıldızı” olsaydı, uzun süreçler gerektirirdi. Bu çok zayıf ihtimal göz ardı edilirse, tek bir açıklama kalıyor geriye. Bu bir Karadelik olabilir.
Karadeliklerin ışıyan yıldızları itip-kakma örneği, evrende çok yaygındır. Karadelik uzmanı Kipp Thorne’a göre en ihtiyatlı bir ölçümle, yalnız Samanyolu kollarında bir milyon Karadelik bulunmaktadır. Kısacası evren, tasavvurumuzun çok üstünde Karadelik barındırmaktadır.
Güneş’imiz diğer Güneşlere göre istisna olarak tektir. Güneş’imizin bir ikizinin olması gerektiğini gök bilimciler kabul etmişlerdir. Güneş’imizin yakınlarında bir yıldız ışıması olmadığına göre “Güneş’in eşinin” erkenden bir karadeliğe dönüştüğü üzerinde durulmaktadır. Uranüs, Neptün, Plüton gezegenlerinde de çekim dengesizliğinden söz edilmektedir. Güneş Sistemi’mizde kaç tane gezegen olduğunu dahi doğru dürüst bilmemekteyiz. Plüton gezegeninden sonrasını göremiyoruz.
Güneş Sistemi’mizde bugün bilinen dokuz gezegen vardır. Ancak bu çok eski bir bilgidir. Bazı uzmanlara göre Güneş Sistemi, on iki gezegenden ibarettir. Bunlardan birisinin parçalandığı tahmin edilmektedir. Kupier ve Orien asteroid kuşağının geçmişte gezegen olma ihtimalinden (şimdi ise parçalanmış) söz edilmektedir.
Tietz-Bode, Güneş Sistemi’nin çapını Dünya ile Güneş arasını bir birim kabul ederek 374,8 birim olarak hesaplamıştır. Plüton gezegeninden sonraki mesafeye tam üç gezegen sığmaktadır.
Şemsü’ş-Şümûs’la kastedilen eğer galaksi merkezindeki karadelik değilse çok daha büyük bir yıldız olarak kabul ettiğimizde erken ölüme mahkum olmuş ve karadeliğe dönüşmüş Güneş’in ikizi olarak kabul edebiliriz. Büyük yıldızların yakıtlarını küçüklere nispetle çabucak bitirdiğini bu yüzden de “ölüme” erken gittiğini burada belirtelim.
Güneş Nereye Gidiyor?
Bir hadiste ravisinden şöyle buyrulur:
Güneş batarken Rasulullah (salât ve selam ona) ile birlikte mescidde idim. Bana:
-"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
-"Allah ve Resulü daha iyi bilirler!" dedim.
-"Arşın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenab-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir: “Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alim olan Allah'ın takdiridir.” (Müslim, İmân 250)
Acaba Güneşin duracağı zamana doğru yürüyüp gittiği yada arşın altı denen yer neresidir? Bunun için önce Güneşin hangi hareketler yaptığı ve uzay için Güneş sisteminin hareketlerine bakarak bazı tahminlerde bulunmak mümkündür.
Bediüzzaman, “Veşşemsu tecri limüstekarrin leha” (Yasin, 36/38) ayeti (Güneş de bir delildir onlara, akar gider yörüngesinde) Güneş’in manzumesiyle beraber Şemsü’ş-Şümûs’a doğru hareketine işaret eder.” Demektedir. Diğer açıklamalarına da göz atalım:
“...Ta Şemsü’ş-Şümûs’un mihveri üstündeki elli bin seneden ibaret bir tek yevmine kadar eyyam-ı Rabbaniye vardır.” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, 325)
“Dünya’nın ömrü ise Şemsü’ş-Şümûs’un hareket-i mihveriyesi ile hâsıl olan eyyam iledir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, 326)
“Ve Şemsü’ş-Şümûs’a tâbi ve âlem-i bekadan ayrılıp küremize bakan Dünyaların ömrü, Şemsü’ş-Şümûs’un işarat-ı Kur’anîye ile her bir günü 50.000 (elli bin) sene olmasıyla...” “Şemsü’ş-Şümûs’a tâbi Dünyaların beka âleminden olduğu ve Dünya’mıza baktığı...” Bu ifadelerden çıkardığımız sonuçları şu şekilde özetleyebiliriz:
- Güneş Sistemi topluca Şemsü’ş-Şümûs’a doğru yol almaktadır.
- Şemsü’ş-Şümûs ahiret ve beka âlemlerindendir. Yaşadığımız fizikî Dünya’dan farklı bir âlemdir ve önemli görevler yüklenmişlerdir.
- Şemsü’ş-Şümûs’ta geçerli zaman akışında bir gün, bizim ölçülerimize göre elli bin seneye eşittir. Buralarda zaman olağanüstü genişlemiştir. Bu zaman ölçüsü başka ayetlerde mesela meleklerin sürati için dile getirilmektedir. Bu hızın, beka âlemlerinin, nurun hız ve zaman akışı olduğunu düşünebiliriz. Tarihî kayıtlarda Rabbü’ş-Şıra adlı bir Güneş’ten söz edilir.
Eğer gerçekten böyle bir Güneş var idiyse, şu anda böyle bir Güneş’in görünmemesini, onun Karadelik haline gelmesi ile açıklayabiliriz. Bilindiği gibi fezada bütün yıldızlar çift olarak bulunurlar. Güneş neden istisna olarak tek yıldız halinde bulunuyor? Eğer Güneş bir istisna olarak yaratılmamışsa onun da bir eşi olmalıdır ve Güneş’ten daha büyük bu ikiz şimdi Karadelik olarak yerini almış olabilir.
Ayrıca uzay ve kozmos ile ilgili ayet ve hadislerin üzerinde de bu çerçevede bazı yorumlarda bulunmak mümkündür.
Ilk hadis müellifi olarak kabul edilen San’ani’nin kayıtlarında Peygamberimizin (a.s.m.) şu sözlerine rastlıyoruz:
“Bana günler sunuldu. Cuma gününü gördüm; onun güzelliği ve nuru hoşuma gitti.
Orada siyah nokta şeklinde bir şey gördüm. ‘Bu nedir?’ diye sordum.
‘Kıyamet onun içinde kopacaktır’ denildi.”
Hadisin diğer bir geliş şeklinde,
“Cuma günü bir aynada bana gösterildi.” denmektedir.
(Abdürrezzak San’ani, Musannef, III/256, No. 5559, 5560).
Hadiste yer alan ve kıyametin onun içinde kopacağı belirtilen “kara nokta” ile anlatılmak istenen nedir? Islamî literatürde yer alan “Mecerra” ve “Şemsü’ş-Şümûs” tabirleri ile ne anlatılmak istendiği konusunda âlimler çeşitli yorumlar yapmışlardır.
Kıyamet sırasında göğün yarılacağını, kapı kapı açılacağını ifade eden ayetin (Gök yarıldığı zaman -ve hep yapa geldiği gibi- Rabb’inin buyruğunu dinlediği zaman) tefsirinde
Hz. Ali’nin (r.a.)
göğün “Mecerra”dan çatlayıp yarılacağı şeklinde açıklaması hayli dikkat çekmektedir.
(Kadı Beyzavi, II/592; ayet için bkz. Inşikak, 84/1-2)
Astrofizikteki gelişmeler çerçevesinde şimdi bu haberleri daha kolay kavrama imkânına sahibiz. Bilindiği gibi Karadelikler için en belirgin özellik ağ şeklinde ve sağlam bir surette tesis edilen uzayın “çatlayıp delinmesidir.” Mevcut bilgilerimize göre ayetlerin vurguladığı “sema yarılmasını” şahadet âlemi olarak idrak ettiğimiz fizik Dünya’nın, yani uzay-zamanın değişerek farklı boyutlara kapı açılması olarak yorumlayabiliriz.
Kur’an bize her zaman ipuçları vermekte ve birçok yerde de bunların “anlayan, akıl sahibi ve bilgili kimselere misal, ayet (ipucu, delil)” olduğunu tekrarlamaktadır. Enbiya, 21/32’de “Göğü de dengesizliğe düşmekten korunmuş bir tavan durumunda yarattık.” ilahî fermanı bu gök tavanının arkasında başka Dünyaların varlığına dair akla kapı açmaktadır. Semânın yani uzay-zaman denen fizikî kainatın sağlam bir yapıda olduğu yanında,
“çatlaksız” olduğu da (Mülk, 67/3) açıkça anlatılmaktadır.
“Gözünü bir çevir göğe bak, bir çatlak görebilir misin?” buyrulmaktadır.
Ancak kıyametle ilgili ayetlerde, semada çatlamanın vuku bulacağı sürekli vurgulanır.
“Gün gelir, yeryüzü başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilir” (Ibrahim, 14/48)
ayeti de kıyamet esnasında bu “çatlaklarla” ahiret âlemlerine kapı açılacağı açıkça belirtmektedir.
Yaz Üçgeni Sürdürülen seri hesaplamalar ve hassas gözlem ve araştırmalarla, Güneş’in de kendine has bir hareketi daha olduğu anlaşıldı.. Güneş, Herkül Burcu yakınlarındaki ve ismine Vega denen bir yıldıza doğru hareket halindedir. Güneş’in bu hareketinin, Kuzey Kutup Ekseni ile 37 derecelik bir açı yapacak şekilde gerçekleştiği ortaya çıkmış ve bu açıya bilimciler, “solar apex” adını vermişlerdir.
Güneş, işte bu Vega yıldızına doğru her saniyede 20 kilometrelik bir hızla hareket halindedir. Bulutsuz bir gecede başınızı gökyüzünün tam tepesine kaldırdığınızda fezanın neredeyse en parlak üç yıldızı ile karşılaşırsınız. Jupiter, Merkür ve Venüs gibi gezegenler de parlak göğün parlak cisimleridir. Ancak onlar tepede değil aşağıda bulunurlar.
Tepede kalan bu üç yıldız “Yaz üçgeni” olarak bilinir. Yaz Üçgeni yazın sona ermesiyle artık yavaş yavaş batıya doğru kayar. Bu yıldzıların en parlağı olan ve diğerlerine göre biraz sağda olan meşhur Vega Yıldızıdır. Lyre ya da Kanun takım yıldızına iat devasa bir yıldızdır..
Vega aslında Arapça bir kelime Yaz Üçgeni (Başucunda Vega, güneydoğuda Deneb ve güneyde Altair) Yaz üçgeninin ikinci yıldızı Vega yıldızının hafif güney doğusunda kalan Deneb’dir.. Kuğu takım yıldızının en parlak yıldızıdır. Yine yıldız Arapça kuyruk anlamında olup, kuğunun kuyruğunda yer aldığı için “zeneb” adı verilmiştir. Samanyolu’nun en büyük yıldızlarından biridir ve Güneş’in 265.000 katı parlaklığa sahiptir.
Yıldızın o kadar muazzam bir büyüklüğü vardır ki (Güneş'in çapının 200 katı) eğer Güneş’in yerinde olsaydı, yıldızın yuvarlağı Yerkürenin yörüngesini içine alırdı. Birinci Mektub’da Bediüzzaman haşir meydanı ile ilgili bir bahiste “küre-i arz, hareket-i seneviyesiyle, ileride mecma-ı haşir olacak bir meydanın etrafında bir daire çiziyor.” Bu yıldızın büyüklüğü dikkate alındığında bu hakikatın sayısız misâlleri bu kâinatta mevcut olduğu dikkatimizi çekmektedir.
Hadislerde Güneşin Kırmızı dev dönemine geldiğinde, Dünyanın yörüngesini dolduracak kadar genişleyeceği bildirilmektedir. Hz. Âdem’den (as) kıyamete kadar gelip geçen insanların haşr edilip hesaba çekileceği koca meydanı halk etmek, İlahi kudrete fezada örneklerini gördüğümüz, Deneb denen yıldızı yaratmak kadar kolaydır. Yaz üçgenin üçüncü yıldızı ise Kartal takım yıldızının en parlak yıldızı olan Altair’dir. Vega ve Deneb yıldızlarının güneyine düşerek üçgeni tamamlar.
Takım yıldızındaki kartal, Arapça Ukab olarak da geçer. Hatta takıma ait yıldızlardan birinin ismi Deneb el Ukab’dır. Vega Yıldızına Doğru Seyahat Yerküre, Güneş sistemi ile birlikte saniyede 20 kilometre gibi bir hızla Vega yıldızına doğru, gidiyor. Bu seyahat Samanyolu galaksisindeki hareketimizden farklı bir hareket.
Milyonlarca senedir gece ve gündüzü, yaz ve kışı netice veren hareketleri yaparak ve hiçbir yere çarpmadan devam eden bu muhteşem yolculukta Ay’ın ve Güneş’in hareketinde ve rotasında ne bir değişme nede bir sapma vuku bulur. Yasin Sûresinde Güneş’in bu yolculuğunu Bediüzzaman Şemşü’s-Şümüs’ olduğuna dikkat çeker. “Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir.
İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.” Güneş’in bu hareketine, çekim gücü sebebiyle sisteme dâhil bütün gezegenler gibi üzerinde yaşadığımız yaşlı küremiz de iştirak etmekte; böylece Güneş Sistemi belli bir doğrultu boyunca, hiç şaşmadan, şaşırmadan yoluna devam etmektedir.
BEDİÜZZAMAN VE ŞEMŞÜ’S-ŞÜMÛS
Meselenin başka bir boyutuna gelince, Güneş Sistemi’nde on iki gezegenden söz eden Bediüzzaman, Güneş’in manzumesiyle beraber Şemsü’ş-Şümûs’a hareket ettiğini Kur’an’ın işareti olarak dile getirmektedir.
Güneş Sisteminin Vega yıldızına doğru hareketinin aynı zamanda galaksi merkezine doğru olduğunu görüyoruz. Ancak harekette bir miktar sapma bulunmaktadır. Acaba Galaksi merkezine doğru olan hareketinde merkezi süperkütleli merkezi karadeliğin mi etkisi var?
Diğer taraftan Güneş’imiz galaksi merkezine doğru olan rotasında bir aykırılık var. Acaba bu aykırılığın kaynağı ne olabilir? Görüldüğü gibi cevap bulması gereken bir çok soru bulunmaktadır.
Aykırılığı telâfi etmek için bizi çeken başka bir merkez daha olmalıdır. Bu eğer “beyaz cüce” veya “pulsar” olsaydı görülürdü. Eğer bu bir “kara cüce” yahut “nötron yıldızı” olsaydı, uzun süreçler gerektirirdi. Bu çok zayıf ihtimal göz ardı edilirse, tek bir açıklama kalıyor geriye. Bu bir Karadelik olabilir.
Karadeliklerin ışıyan yıldızları itip-kakma örneği, evrende çok yaygındır. Karadelik uzmanı Kipp Thorne’a göre en ihtiyatlı bir ölçümle, yalnız Samanyolu kollarında bir milyon Karadelik bulunmaktadır. Kısacası evren, tasavvurumuzun çok üstünde Karadelik barındırmaktadır.
Güneş’imiz diğer Güneşlere göre istisna olarak tektir. Güneş’imizin bir ikizinin olması gerektiğini gök bilimciler kabul etmişlerdir. Güneş’imizin yakınlarında bir yıldız ışıması olmadığına göre “Güneş’in eşinin” erkenden bir karadeliğe dönüştüğü üzerinde durulmaktadır. Uranüs, Neptün, Plüton gezegenlerinde de çekim dengesizliğinden söz edilmektedir. Güneş Sistemi’mizde kaç tane gezegen olduğunu dahi doğru dürüst bilmemekteyiz. Plüton gezegeninden sonrasını göremiyoruz.
Güneş Sistemi’mizde bugün bilinen dokuz gezegen vardır. Ancak bu çok eski bir bilgidir. Bazı uzmanlara göre Güneş Sistemi, on iki gezegenden ibarettir. Bunlardan birisinin parçalandığı tahmin edilmektedir. Kupier ve Orien asteroid kuşağının geçmişte gezegen olma ihtimalinden (şimdi ise parçalanmış) söz edilmektedir.
Tietz-Bode, Güneş Sistemi’nin çapını Dünya ile Güneş arasını bir birim kabul ederek 374,8 birim olarak hesaplamıştır. Plüton gezegeninden sonraki mesafeye tam üç gezegen sığmaktadır.
Şemsü’ş-Şümûs’la kastedilen eğer galaksi merkezindeki karadelik değilse çok daha büyük bir yıldız olarak kabul ettiğimizde erken ölüme mahkum olmuş ve karadeliğe dönüşmüş Güneş’in ikizi olarak kabul edebiliriz. Büyük yıldızların yakıtlarını küçüklere nispetle çabucak bitirdiğini bu yüzden de “ölüme” erken gittiğini burada belirtelim.
Güneş Nereye Gidiyor?
Bir hadiste ravisinden şöyle buyrulur:
Güneş batarken Rasulullah (salât ve selam ona) ile birlikte mescidde idim. Bana:
-"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
-"Allah ve Resulü daha iyi bilirler!" dedim.
-"Arşın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenab-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir: “Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alim olan Allah'ın takdiridir.” (Müslim, İmân 250)
Acaba Güneşin duracağı zamana doğru yürüyüp gittiği yada arşın altı denen yer neresidir? Bunun için önce Güneşin hangi hareketler yaptığı ve uzay için Güneş sisteminin hareketlerine bakarak bazı tahminlerde bulunmak mümkündür.
Bediüzzaman, “Veşşemsu tecri limüstekarrin leha” (Yasin, 36/38) ayeti (Güneş de bir delildir onlara, akar gider yörüngesinde) Güneş’in manzumesiyle beraber Şemsü’ş-Şümûs’a doğru hareketine işaret eder.” Demektedir. Diğer açıklamalarına da göz atalım:
“...Ta Şemsü’ş-Şümûs’un mihveri üstündeki elli bin seneden ibaret bir tek yevmine kadar eyyam-ı Rabbaniye vardır.” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, 325)
“Dünya’nın ömrü ise Şemsü’ş-Şümûs’un hareket-i mihveriyesi ile hâsıl olan eyyam iledir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, 326)
“Ve Şemsü’ş-Şümûs’a tâbi ve âlem-i bekadan ayrılıp küremize bakan Dünyaların ömrü, Şemsü’ş-Şümûs’un işarat-ı Kur’anîye ile her bir günü 50.000 (elli bin) sene olmasıyla...” “Şemsü’ş-Şümûs’a tâbi Dünyaların beka âleminden olduğu ve Dünya’mıza baktığı...” Bu ifadelerden çıkardığımız sonuçları şu şekilde özetleyebiliriz:
- Güneş Sistemi topluca Şemsü’ş-Şümûs’a doğru yol almaktadır.
- Şemsü’ş-Şümûs ahiret ve beka âlemlerindendir. Yaşadığımız fizikî Dünya’dan farklı bir âlemdir ve önemli görevler yüklenmişlerdir.
- Şemsü’ş-Şümûs’ta geçerli zaman akışında bir gün, bizim ölçülerimize göre elli bin seneye eşittir. Buralarda zaman olağanüstü genişlemiştir. Bu zaman ölçüsü başka ayetlerde mesela meleklerin sürati için dile getirilmektedir. Bu hızın, beka âlemlerinin, nurun hız ve zaman akışı olduğunu düşünebiliriz. Tarihî kayıtlarda Rabbü’ş-Şıra adlı bir Güneş’ten söz edilir.
Eğer gerçekten böyle bir Güneş var idiyse, şu anda böyle bir Güneş’in görünmemesini, onun Karadelik haline gelmesi ile açıklayabiliriz. Bilindiği gibi fezada bütün yıldızlar çift olarak bulunurlar. Güneş neden istisna olarak tek yıldız halinde bulunuyor? Eğer Güneş bir istisna olarak yaratılmamışsa onun da bir eşi olmalıdır ve Güneş’ten daha büyük bu ikiz şimdi Karadelik olarak yerini almış olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder