Moonchild White Crow Don
Juan, velinimetinin ve topluluğunun, kendilerini yetersiz
hissetmelerine karşın, ya da birlikte böyle hissettikleri için,
özgürlüklerini bulmayı başardıklarını söyledi. Üçüncü dikkate
girebilmişlerdi—ancak bu, toplu halinde değil, teker teker olmuş.
Geçit yolunu bulmuş olmaları, kuralda yer alan gerçekliğin nihai
bağlamda doğrulanması anlamına geliyormuş. Gündelik yaşamın bilincini en
son terk eden, don Juan’ın velinimeti olmuş. Kurala uyarak, don Juan’ın
Nagual kadınını yanma almış. İkisi birlikte toplam bilincin içinde
eridikçe, don Juan’la savaşçıları içten içe yanmaya
bırakılmışlar-—velinimetlerinin dünyasında tanık oldukları her şeyi
unutmaya zorlanmanın uyandırdığı duyguyu betimleyebilmek için başka bir
anlatım bulamıyordu. Olanları unutmayan tek kişi, Silvio Manuel’miş. Don
Juan’a her bir bir yere dağılmış topluluğun üyelerini bir araya
getirmek gibi zor bir görevi veren kişi de Silvio Manuel olmuş. Daha
sonra onları kendi bütünlüklerini bulma görevinin içine sürüklemiş. Bu
iki görevi yerine getirmek, topluluğun yıllarını almış. Don Juan unutma
konusunu enine boyuna tartışmış ancak bu tartışmalar yalnızca,
velinimetlerinin yokluğunda yeniden bir araya gelme ve her şeye en
baştan başlama gibi bir durumun yarattığı büyük güçlüklerle ilişkili
olarak gerçekleşmiş. Unutmanın, ya da kişinin kendi bütünlüğünü
kazanmasının tam olarak ne anlama geldiğini bize hiçbir zaman
açıklamamıştı. Bu yönüyle, ancak bizim kendi kendimize becerebilmemize
yardım ederek, kendi velinimetinin öğretilerine bağlı kalıyordu. Bu
amaca ulaşabilmek için, la Gorda’yla beni birlikte görme konusunda
eğitmişti ve bize insanların bir görücünün gözüne saydam yumurtalar gibi
görünmesine karşın, yumurtaya benzeyen bu şeklin aslında bir dış koza,
mum alevi renginde, sarımsı ışıltıların meydana getirdiği iç içe
halkalardan oluşan, son derece etkileyici, büyüleyici, insanı hayretler
içinde bırakan bir çekirdeği çevreleyen parıltılı bir kabuk olduğunu
gösterebilmişti. Son buluşmamızda, bir kilisenin çevresinde dolanıp
duran insanları görmemizi sağlamıştı. Vakit akşamüstüydü ve hava
kararmak üzereydi, ancak katı, saydam kozalarının içinde yaratıklar,
çevrelerindeki her şeyin cam gibi parlak ve net biçimde görülebilmesini
sağlayacak parlak ışınlar saçıyorlardı. Harikulade bir görüntüydü. L_Don
Juan, bizlere böylesine parlak görünen yumurta şeklindeki kabukların
aslında mat olduklarım söylemişti. Saydamlık göz kamaştırıcı biçimde
parıldayan çekirdekten yayılıyormuş; kabuksa gerçekte, onun saydamlığını
azaltmaktaymış. O varlığı özgür kılmak için kabuğun kırılması
gerekirmiş. Kabuğun, canlıların yumurtadan çıkmak üzere kabuklarını
kırmaları gibi, doğru zamanda ve içeriden kırılması gerekiyormuş. Bu
yapılmayacak olursa, içeride boğulup ölürlermiş. Yumurtadan çıkan
canlılarda olduğu gibi, bir savaşçı için de, zamanı gelinceye kadar
saydamlığını çevreleyen kabuğu kırabilmek olanaklı değilmiş. Don Juan
bizlere, bu kabuğu kırmanın, o gizem dolu parıltılı çekirdeği, Kartal’ın
gıdası olan o bilinç çekirdeğini kurtarmanın tek yolunun, insan
biçiminin yitirilmesi olduğunu açıklamıştı. Bu kabuğu kırabilmek, öteki
benliği anımsamak ve kişinin kendi bütünlüğiinüne ulaşması oluyormuş.
Don Juan ve savaşçıları kendi bütünlüklerine ulaşmışlar ve daha sonra,
ikili varlıklardan yeni bir çift oluşturmak üzere yeni görevlerine
başlamışlar. Don Juan bunun kolay bir iş olacağını düşündüklerini
söylemişti— diğer işler de onlara göreceli olarak kolay görünmüş.
Savaşçılar olarak sağladıkları başarıları görünürde hiçbir çaba
harcamadan gerçekleştirebilmelerinin, velinimetlerinin ustalığının ve
kişisel erkinin sonucu olduğundan habersizlermiş. Çift varlıklardan
oluşan yeni bir çift arayışları hiçbir sonuç getirmemiş. Tüm
arayışlarına rağmen çift bir kadın bulamamışlar. Birkaç çift erkekle
karşılaşmışlar, ancak bunlar, başarılı konumlarda, işi gücü olan
kişilermiş ve kendi yaşamlarından öylesine hoşnutlarmış ki, bunlara
yaklaşmayı bile gereksiz bulmuşlar. Bu insanların yaşamlarına bir amaç
bulmaya gereksinimleri yokmuş. Bu amacı zaten bulmuş oldukİarını dü ş ü
nü y o r 1 arm ı ş. Don Juan, bir gün kendisinin ve topluluğundakilerin
yaşlandıklarını ve bu görevin yerine getirilebilme umutlarının
kalmadığını fark etmiş. Derin üzüntünün ve yetersizlik duygusunun acı
veren etkisini ilk kez o an hissetmişler. Silvio Manuel, artık bir
kenara çekilmeleri ve özgürlüğü bulma umudunu bir yana bırakarak
kusursuz birer yaşam sürdürmeleri gerektiğini öneriyormuş. Bu savın
belki de her şeyin anahtarı olduğu düşüncesi, don Juan’a makul gelmiş.
Bu bağlamda, velinimetinin izininden gidiyormuş. Bir savaşçıyı, yolunun
üzerinde belirli bir noktada, aşılması olanak dışı bir umutsuzluğun
eline geçirdiğini kabul etmek zorunda kalmış. Bir yenilgi duygusu, ya da
belki de daha açık bir tanımla bir aşağılık duygusu, kişiyi habersizce
yakalıyor, onu kıskacına alıyormuş. Don Juan, daha önceleri
velinimetinin kuşkularına güldüğünü, onun ciddi biçimde kaygılandığına
bir türlü inanamadığını söylemişti. Silvio Manuel’in karşı çıkmalarına
ve uyarılarına rağmen don Juan, bunun onlara bir şey öğretmek üzere
tasarlanmış dev bir oyun olduğunu düşünüyormuş. Velinimetinin
kuşkularının gerçek olduğuna inanmadığı için velinimetinin özgürlük
umudu olmaksızın kusursuz bir yaşam sürdürme konusundaki kararının da
gerçek olduğuna inanmıyormuş. En sonunda velinimetinin başarısızlığı
kabullenerek tam bir ciddiyet içinde köşesine çekildiğinin ayrımına
vardığında ve grubuyla birlikte karşılarında yer alan olumsuzlukların ne
denli fazla olduğunu fark ettiklerinde, bir savaşçının her şeye rağmen
kusursuz bir yaşam sürdürme konusundaki kararma başarı sağlamayı
amaçlayan bir strateji şeklinde yaklaşılmayacağım, bu gerçeğin kendileri
için de geçerli olduğunu görmüşler. Don Juan böyle anlarda, tüm bir
yaşam boyu süren bir eğitim sürecinin başladığını, savaşçıların
görülmemiş ölçüde mütevazı koşullar altında yaşadıklarını belirtmişti;
bir insan olarak sahip olduğu becerilerin yoksunluğu gizlenemez duruma
geldiğinde savaşçının bir adım geri çekilerek başını eğmekten öte
yapabileceği bir şey kalmazmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder