KRAL...

Don
Juan’a, kendisinin üçüncü bilince ilişkin herhangi bir deneyimi olup
olmadığını sormuştum. Bana, bu bilincin sınırlarında dolaştığını, eğer
bu boyuta girmiş olsaydı, bunun o anda farkına varmış olabileceğimi,
çünkü böyle bir durumda tüm varlığının gerçek
özüne, yani bir enerji patlamasına dönüşeceğini söylemişti.
Savaşçılarının dövüştükleri alanlar, üçüncü dikkate ulaşabilmek için bir
tür eğitim niteliği taşıyan ikinci dikkatmiş. Ulaşılması oldukça güç,
ama bir kez ulaşıldıktan sonra son derece verimli olan bir durummuş bu.
“Piramitler zararlıdır,” diye sürdürdü konuşmasını Pabli- to. “Özellikle
bizim gibi korunmasız büyücüler için. La Goı- da gibi biçimsiz
savaşçılar içinse çok daha beter. Nagual, ikinci dikkatin şeytanca
sabitleşmesinden daha tehlikeli bir şey olmadığını söylemişti.
Savaşçılar ikinci dikkatin zayıf yanı üzerinde odaklanmayı öğrendikten
sonra, karşılarına hiçbir güç çıkamazmış. Birer insan avcısı, birer
gulyabani olup çıkarlarmış böylece. Yaşıyor olmasalar bile, şimdi ve
burda bulunuyormuşçasına, avlarına ulaşırlarmış. Piramitlerin içine
girecek olursak biz de onların kurbanları olurmuşuz. Nagual bunlara
ikinci dikkatin tuzakları derdi.” “Nagual tam olarak ne olacağını
söyledi?” diye sordu la Gorda. “Nagual, piramitleri bir kez görmeye
belki dayanabileceğimizi söylemişti,” dedi Pablito. “İkinci keredeyse
tuhaf bir hüzün kaplarmış benliğimizi. Bizi, rüzgâr yemiş gibi halsiz ve
bezgin bir hale sokarmış. Bu bezginlik kısa sürede de yerini art arda
gelen uğursuzluklara bırakırmış. Lanetlenmiş olduğumuzdan başımıza
gelmeyen kalmazmış. Aslında, Nagual bu uğursuzluğun onun öğütlerine
kulak asmadan kalıntıları gezmeye heveslenmemizden kaynaklandığını
söylemişti. “Örneğin Eligio, asla Nagual’ın sözünden çıkmadı. Bu nedenle
de kalıntılarda ne onun ne de bu Naugal’ın ölüsüne
rastlayamayacaksınız; onlar hep şanslıydı, oysa biz uğursuzluklardan
yakamızı kurtaramadık, özellikle de la Gorda ve ben. Aynı köpek
tarafından mı ısırılmadık! Mutfağın tavanındaki kalaslar çürüyüp
ikimizin üzerine birden mi düşmedi!” “Nagual bunları bana hiç
anlatmamıştı,” dedi la Gorda. “Elbette anlattı,” diye diretti Pablito.
“Ne kadar uğursuz olduğunu bilseydim, o allahın belası yerlere adımımı
atar mıydım hiç?” diye çıkıştı la Gorda. “Nagual her birimize aynı
şeyleri söylemişti,” dedi Nes- tor. “Sorun, hepimizin onu aynı dikkatle
dinlemiyor olmasında, daha doğrusu herkesin kendi işine geldiği gibi
dinleyip, duymak istediklerini duymasında. “Nagual, ikinci dikkatin
yoğunlaştırılmasının iki yüzünün olduğunu söylemişti. Birinci ve en
basiti kargışlı olanıymış. Bu, rüya görücülerin kendi rüyalarım para,
insanlar üzerinde erk edinme gibi dünyevi işler üzerinde
yoğunlaştırdıklarında ortaya çıkarmış. Öteki yüzün elde edilmesi daha
zormuş; rüya görücülerin ikinci dikkatlerini, bilinmeyene yolculuk gibi,
bu dünyadan olmayan işlerde yoğunlaştırdıklarında ortaya çıkarmış.
Savaşçıların bu yüze ulaşabilmeleri için sonsuz bir kusursuzluğa sahip
olmaları gerekirmiş.” Onlara don Juan’ın hepimize farklı farklı şeyler
anlattığından emin olduğumu söyledim. Örneğin, don Juan’ın bana ikinci
dikkatin kargışlı yüzü hakkında bilgi verdiğini hiç anımsamıyordum.
Bunun üzerine oradakilere, don Juan’ın genel anlamda dikkatin
yoğunlaştırılması konusunda bana anlattıklarını aktardım. Don Juan bana,
Meksika’daki tüm arkeolojik kalıntıların özellikle de piramitlerin,
modern insan için zararlı olduğunu vurgulamış, piramitleri, düşünce ve
eylemin farklı dışavuramları olarak betimlemişti. Söylediğine göre
içlerindeki her unsur ve desen, bizler için tümüyle yabancı bir dikkatin
çeşitli yönlerini kaydetmeye yönelik tasarlanmış çabalarmış. Don Juan’a
göre, bunlar yalnızca geçmiş kültürlerin kalıntıları olmakla kalmıyor,
aynı zamanda içlerinde tehlikeli bir unsuru da barındırıyorlardı;
saplantı yaratan her ilgi nesnesi zararlı bir potansiyel içermekteydi.
Bir keresinde bu konuyu ayrıntılı bir biçimde tartışmıştık. Tartışmamız,
tuttuğum notları emin bir şekilde nasıl saklayabileceğim konusunda bir
türlü karar veremediğimi söylediğimde bana gösterdiği tepkiden
kaynaklanmıştı. Notlarıma son derece düşkündüm ve onları güvenli bir
biçimde saklamak benim için bir saplantı halini almıştı. “Ne
yapmalıyım?” diye sormuştum ona. “Genaro sana bi zamanlar çözüm yolunu
göstermişti,” diye yanıt vermişti. “Her zaman olduğu gibi, şaka yapıyor
sandın. Oysa, o hiç şaka yapmaz. Kalem yerine, parmağının ucuyla yazman
gerektiğini söylemişti. Onun söylediklerine hiç kulak asmadın, çünkü
bunun not almanın yapmaması olduğunu düşünemedin.” Önerisinin çok komik
olduğunu söylemiştim ona. Kendimi bir sosyal bilimci olarak görüyordum
ve vardığım sonuçları kanıtlayabilmek için tüm söylenenleri ve
yapılanları kaydetmem gerekiyordu. Don Juan içinse bunların birbirle-
riyle hiçbir ilişkisi yoktu. İyi bir öğrenci olmak için örneğin, not
almak gerekmiyordu. Ben, kendi adıma, konuyla ilgili bir çözüm
görememiştim; don Genaro’nun önerisi de bana olası bir şey değil, bir
espri gibi görünmüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder