20 Kasım 2017 Pazartesi

KRAL...

Moonchild White Crow piramitlerdeki büyücülerin ikinci dikkatleriyle yaptıklarından hoşlanmayan, bu yüzden piramitlere içindekilerle birlikte zarar veren başka savaşçılar gelmiş olmalı. “Nagual, yeni savaşçıların da kendisi gibi üçüncü dikkatin savaşçıları olduğuna inanıyo...Daha Fazlasını Gör

Moonchild White Crow
Moonchild White Crow Don Juan’a, kendisinin üçüncü bilince ilişkin herhangi bir deneyimi olup olmadığını sormuştum. Bana, bu bilincin sınırlarında dolaştığını, eğer bu boyuta girmiş olsaydı, bunun o anda farkına varmış olabileceğimi, çünkü böyle bir durumda tüm varlığının gerçek özüne, yani bir enerji patlamasına dönüşeceğini söylemişti. Savaşçılarının dövüştükleri alanlar, üçüncü dikkate ulaşabilmek için bir tür eğitim niteliği taşıyan ikinci dikkatmiş. Ulaşılması oldukça güç, ama bir kez ulaşıldıktan sonra son derece verimli olan bir durummuş bu. “Piramitler zararlıdır,” diye sürdürdü konuşmasını Pabli- to. “Özellikle bizim gibi korunmasız büyücüler için. La Goı- da gibi biçimsiz savaşçılar içinse çok daha beter. Nagual, ikinci dikkatin şeytanca sabitleşmesinden daha tehlikeli bir şey olmadığını söylemişti. Savaşçılar ikinci dikkatin zayıf yanı üzerinde odaklanmayı öğrendikten sonra, karşılarına hiçbir güç çıkamazmış. Birer insan avcısı, birer gulyabani olup çıkarlarmış böylece. Yaşıyor olmasalar bile, şimdi ve burda bulunuyormuşçasına, avlarına ulaşırlarmış. Piramitlerin içine girecek olursak biz de onların kurbanları olurmuşuz. Nagual bunlara ikinci dikkatin tuzakları derdi.” “Nagual tam olarak ne olacağını söyledi?” diye sordu la Gorda. “Nagual, piramitleri bir kez görmeye belki dayanabileceğimizi söylemişti,” dedi Pablito. “İkinci keredeyse tuhaf bir hüzün kaplarmış benliğimizi. Bizi, rüzgâr yemiş gibi halsiz ve bezgin bir hale sokarmış. Bu bezginlik kısa sürede de yerini art arda gelen uğursuzluklara bırakırmış. Lanetlenmiş olduğumuzdan başımıza gelmeyen kalmazmış. Aslında, Nagual bu uğursuzluğun onun öğütlerine kulak asmadan kalıntıları gezmeye heveslenmemizden kaynaklandığını söylemişti. “Örneğin Eligio, asla Nagual’ın sözünden çıkmadı. Bu nedenle de kalıntılarda ne onun ne de bu Naugal’ın ölüsüne rastlayamayacaksınız; onlar hep şanslıydı, oysa biz uğursuzluklardan yakamızı kurtaramadık, özellikle de la Gorda ve ben. Aynı köpek tarafından mı ısırılmadık! Mutfağın tavanındaki kalaslar çürüyüp ikimizin üzerine birden mi düşmedi!” “Nagual bunları bana hiç anlatmamıştı,” dedi la Gorda. “Elbette anlattı,” diye diretti Pablito. “Ne kadar uğursuz olduğunu bilseydim, o allahın belası yerlere adımımı atar mıydım hiç?” diye çıkıştı la Gorda. “Nagual her birimize aynı şeyleri söylemişti,” dedi Nes- tor. “Sorun, hepimizin onu aynı dikkatle dinlemiyor olmasında, daha doğrusu herkesin kendi işine geldiği gibi dinleyip, duymak istediklerini duymasında. “Nagual, ikinci dikkatin yoğunlaştırılmasının iki yüzünün olduğunu söylemişti. Birinci ve en basiti kargışlı olanıymış. Bu, rüya görücülerin kendi rüyalarım para, insanlar üzerinde erk edinme gibi dünyevi işler üzerinde yoğunlaştırdıklarında ortaya çıkarmış. Öteki yüzün elde edilmesi daha zormuş; rüya görücülerin ikinci dikkatlerini, bilinmeyene yolculuk gibi, bu dünyadan olmayan işlerde yoğunlaştırdıklarında ortaya çıkarmış. Savaşçıların bu yüze ulaşabilmeleri için sonsuz bir kusursuzluğa sahip olmaları gerekirmiş.” Onlara don Juan’ın hepimize farklı farklı şeyler anlattığından emin olduğumu söyledim. Örneğin, don Juan’ın bana ikinci dikkatin kargışlı yüzü hakkında bilgi verdiğini hiç anımsamıyordum. Bunun üzerine oradakilere, don Juan’ın genel anlamda dikkatin yoğunlaştırılması konusunda bana anlattıklarını aktardım. Don Juan bana, Meksika’daki tüm arkeolojik kalıntıların özellikle de piramitlerin, modern insan için zararlı olduğunu vurgulamış, piramitleri, düşünce ve eylemin farklı dışavuramları olarak betimlemişti. Söylediğine göre içlerindeki her unsur ve desen, bizler için tümüyle yabancı bir dikkatin çeşitli yönlerini kaydetmeye yönelik tasarlanmış çabalarmış. Don Juan’a göre, bunlar yalnızca geçmiş kültürlerin kalıntıları olmakla kalmıyor, aynı zamanda içlerinde tehlikeli bir unsuru da barındırıyorlardı; saplantı yaratan her ilgi nesnesi zararlı bir potansiyel içermekteydi. Bir keresinde bu konuyu ayrıntılı bir biçimde tartışmıştık. Tartışmamız, tuttuğum notları emin bir şekilde nasıl saklayabileceğim konusunda bir türlü karar veremediğimi söylediğimde bana gösterdiği tepkiden kaynaklanmıştı. Notlarıma son derece düşkündüm ve onları güvenli bir biçimde saklamak benim için bir saplantı halini almıştı. “Ne yapmalıyım?” diye sormuştum ona. “Genaro sana bi zamanlar çözüm yolunu göstermişti,” diye yanıt vermişti. “Her zaman olduğu gibi, şaka yapıyor sandın. Oysa, o hiç şaka yapmaz. Kalem yerine, parmağının ucuyla yazman gerektiğini söylemişti. Onun söylediklerine hiç kulak asmadın, çünkü bunun not almanın yapmaması olduğunu düşünemedin.” Önerisinin çok komik olduğunu söylemiştim ona. Kendimi bir sosyal bilimci olarak görüyordum ve vardığım sonuçları kanıtlayabilmek için tüm söylenenleri ve yapılanları kaydetmem gerekiyordu. Don Juan içinse bunların birbirle- riyle hiçbir ilişkisi yoktu. İyi bir öğrenci olmak için örneğin, not almak gerekmiyordu. Ben, kendi adıma, konuyla ilgili bir çözüm görememiştim; don Genaro’nun önerisi de bana olası bir şey değil, bir espri gibi görünmüştü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder