Moonchild White Crow Beni
ortak olarak yapılan bir hata, sol yan bilincinin gereğinden fazla
abartılması, onun berraklığı ve gücti karşısında gözlerin körelmesi
konusunda uyardı. Söylediğine göre, bireyin sol yan bilincinde olması,
onun hemen o anda tüm budalalıklarından arındığı
anlamına gelmiyordu— sol bilinçte olmak, yalnızca daha güçlü bir
algılayabilirle yetisi, daha çabuk bir biçimde kavrama ve öğrenme ve her
şeyin ötesinde, daha geniş bir unutma yeteneğine sahip olma anlamına
geliyordu. Don Juan’ın kendi savaşçılarıyla buluşma zamanım
yaklaştığında, bir yol gösterici olarak kullanmamı sağlamak üzere, bana
kendi velinimetinin grubu hakkında biraz bilgi verdi. Dışarıdan bakan
birine, kimi zaman velinimetinin dünyasının sanki dört ayrı aileden
oluşuyormuş gibi görünebilirmiş. Birinci aile, güneyli kadınlar ve
Nagual’ın habercisi tarafından; ikinci ev, doğulu kadınlar, araştırmacı
ve bir erkek haberci; üçüncü ev, kuzeyli kadınlar, eylem adamı ve bir
diğer erkek haberci; dördüncü evse, batılı kadınlar, olayların
gerisindeki adam ve üçüncü erkek haberci tarafından kurulmuş. Başka
zamanlarda aynı dünya, gruplardan oluşmuş gibi görünebilirmiş. Bir grup,
birbirlerine kesinlikle benzemeyen dört yaşça daha büyük adamdan
oluşuyordu ve bunlar, don Juan’ın velinimetiyle onun üç erkek
savaşçıymış. Bir ikinci grup, habercilerden oluşuyormuş ve bu dört adam
birbirlerine çok benziyorlarmış. Üçüncü grup, birbirinin görünürde eşi,
çift ikiz kadınlardan oluşuyormuş, bunlar güneyli ve doğulu kadınlarmış.
Dördüncü grup ise görünürde kız kardeş iki çiftten oluşuyormuş ve
bunlar kuzeyli ve batılı kadınlarmış. Bu kadınların hiçbirinin
aralarında akrabalık ilişkisi yokmuş. Birbirlerine benzemelerinin
nedeni, don Juan’ın velinimetinin sahip olduğu olağanüstü güçmüş. Don
Juan bu
kadınları iki mamuta benzetiyormuş,
görünüşleri ürkütücüymüş, ama kendileri son derece dost canlısı ve
sevecenmişler. Doğulu kadınlar çok güzel, genç ve espriliymişler, onları
izlemek göze ve kulağa son derece hoş gelirmuş. Kuzeyfi' kadınlar, son
derece kadınsıymış, kibirli ve oynakmışlar, yaşlanmaktan korkuyorlarmış
ama aynı zamanda son derece açık sözlü ve sabırsızmışlar. Batılı
kadınlarsa kimi zaman çılgın, kimi zamansa ciddiyetin ve çalışkanlığın
doruğundaymışlar. Don Juan’ı en çok rahatsız edenler bunlarmış, çünkü,
son derece ciddi, kibar ve yardımsever olmalarına karşın, her an
kendilerini kaybedip gözü dönmüş birer çılgın gibi hareket
edebilecekleri gerçeğini don Juan bir türlü anlayamıyor- muş. Öte
yandan, erkekleri adlarını anmaya bile değir bulmuyordu don Juan. Bunlar
hakkında kayda değer hiçbir özellik bulamadığını söylemişti.
Kişilikleri, kadınların sahip oldukları kararlılığın şaşkınlık verici
etkisi ve velinimetinin ezici gücü tarafından tümüyle ele geçirilmiş
gibiymiş. ,Jiendi uyanışından söz ederken don Juan, velinin dünyasına
fırlatıldıktan sonra, çekinmeden yaşamanın ne denli kolay ve rahat
olduğunun farkına varmış. Kendi hatasının, amaçlarını yaşamındaki sahip
olabileceği tek değerli şey olarak görmek olduğunu anlamış. Tüm yaşamı
boyunca bir serseri olarak yaşamış; bu nedenle hayattaki en büyük
tutkusu, maddi zenginlikler elde etmek, adam olabilmekmiş. Bu konudaki
hırsına ve başarısızlık karşısında yaşadığı derin üzüntüye kendini o
denli kaptırmış ki, çevresindeki hiçbir şeyi incelemeye vakit bulamamış.
Velinimetinin yanında yer almayı seve seve kabullenmiş, çünkü kendisine
en sonunda adam olmasını sağlayabileceği bir fırsat sunulduğunun
ayrımına varmış. En azından bir büyücü olmayı öğrenebileceğini
düşünüyormuş. Velinimetinin dünyası içinde soğurulmamn, onun üzerinde
İspanyol Fetihçilerinin Kızılderili kültürü üzerinde yaptığı etkiye
benzer bir etki yaratacağını hissedi- yormuş. Bu, her şeyi yok
edecekmiş, ama güçlü bir kendi
kendini inceleme sürecini zorla da olsa ortaya çıkartacakmış.
★
Tuhaftır, don Juan’ın savaşçı grubuyla karşılaşmaya hazırlanırken
gösterdiğim tepki, hayranlık ya da korku değil, daha ziyade iki konuya
karşı duyduğum önemsiz bir düşünsel meraktı. Bunlardan birincisi, dünya
üzerinde dört tip kadın ve dört tip erkek bulunduğu yolundaki önermeydi.
Bu konuda don Juan’la tartıştık ve insanlar arasındaki bireysel
farklılıkların sahip olduğu kapsamın böylesine basit bir şemaya
sığmayacak denli geniş olduğunu belirtmiştim. Benimle aynı düşünceyi
paylaşmıyordu. Kuralın nihai olduğunu, herkesi kapsayamayacağını öne
sürmüştü. ikinci konuysa don Juan’ın bilgilerinin kültürel bağlamıydı.
Bunu kendisi de bilmiyordu. Bunu, bir tür “Pan-Indi- anizm” düşüncesinin
ürünü olarak görüyordu. Kökenleri üzerine geliştirdiği kurgulama
şöyleydi: Bir zamanlar, İspanyolların Fetihlerinden önce Kızılderili
dünyasında, ikinci dikkatin işleniş biçimi gücünü yitirmiş. Belki de
yüzyılları aşan bir süre boyunca gücünü yitirmeye başladığı noktaya
ulaşıncaya değin herhangi bir engellemeyle karşılaşmaksızın gelişimini
sürdürmüş. Bu dönemde uygulamacıların denetime gereksinimleri yokmuş
büyük olasılıkla, bu nedenle de, bir sınırlamanın bulunmadığı bir
ortamda, giderek daha dolambaçlı bir nitelik kazanan ikinci dikkat,
güçleneceği yerde zayıflamaya başlamış. Daha sonra İspanyol akıncılar
gelip üstün teknolojileriyle Kızılderili dünyasını yerle bir etmişler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder