Yokluk en güzel cennetmiş. Allah oradaymış. Hatta Allah demeyelim.Allah
isminde ayaklar kayarmış...HU daha uygun arkadaşlar..Tüm özlerinde
özüdür..O öze varınca kayma ve düşme yok...HU kisvesi giymek var. Nedir
bu kisve ,HU gibi yaşamaktır. Nasıl derseniz , ölünün teslim olduğu
gibi. Ölüyü yıkayan sorabilirmi nasıl yıkayacağını? Ölü sıcakta olsa
soğukta olsa yıkandığı su, teslim olmuştur. Gıkı çıkmaz garibin..
Arifi billah yaşamı olan yoklukta budur...Ha gayret hepinize...Şikayet yok hiçbir zaman.
30 Kasım 2017 Perşembe
HU ÖZÜ.
Gide gide HU özüne vardım galiba..tarif edilemeyen bir yokluk burası.
dünya yaşamı...cennet ve cehennem yok burada..sadece hayatın başlangıcı
olan nur yaşamı var..kral ben ve HU olan. Biz üçümüz muhabbetteyiz ezel
yaşamında..Ebede giden yolculuğa bile inmiyoruz artık..Sonuç olarak
başladığı noktaya dönüyor her şey.
Derin bir huzur..dinginlik. ve asıl yaşamdayız.
Bu gece korktum düşündüğüm gerçek oluyordu anda.
Anında cisme dönüşüyor ve yaşanıyordu..işte yaratmanın zevki böyle arkadaşlar. ..Beni dengeleyen tacım bu yoklukta.
Eğer kendini dengeleyemezsen en ufak bir olumsuz düşüncede tepetaklak olursun.
Derin bir huzur..dinginlik. ve asıl yaşamdayız.
Bu gece korktum düşündüğüm gerçek oluyordu anda.
Anında cisme dönüşüyor ve yaşanıyordu..işte yaratmanın zevki böyle arkadaşlar. ..Beni dengeleyen tacım bu yoklukta.
Eğer kendini dengeleyemezsen en ufak bir olumsuz düşüncede tepetaklak olursun.
HU KİSVESİ GİYMEK.
HU Kisvesi giymek...
Tek bir yönetim olan hayat.
Samanyolunu bile terk ettikten sonra, 17 güneş sistemine vardım. Orada ışık beden vardı ve sohbet ettik..Öz varlığının bok böceği olduğunu öğrendim...Zirveye oturmuştu.
Hiç şikayet etmeyen ve bokun içinde olan bu böcek teslimiyetiyle doruktaydı...Belkide bokun aslını doğru öğrenmişti. En kutsal isimlere öz olmuştu..Gün boyu sohbet edince kendi benliğimden utandım.
Düşündüm gün boyu ve tüm öğrendiklerimi bir akışta toplamaya karar verdim.
Kendi öz varlığımdan başlayan bu akış. sonsuzluğun en kamil boyutlarından başlıyor. sanırım kuddüs olandan..
sonra tüm kralları devredışı bırakıp kraliçeleri aldı içine.
Bilinç olarak başlayan akış, orionu da içine alıp devam etti..Ruhül azam'ı alıp akışa devam ediyor.
Samanyolu galaksileri ve Nibiru, oradan siriusa uğrayıp dünyaya bilinç olarak iniyor.
Önceki akışta nefs vardı.
Şimdikinde bilinç var.
Bilinç nedir? Bilme, anlama,idrak etme. yaşayarak öğrenmedir.
Yeni akış tüm kişilerin bilincine hitap ediyor.
Kurulumda çok yoruldum ,ama sonuç muhteşem oldu.
Bana yardımcı olan kral ve kraliçeler hep değişsede...
Kurucu üyeler olarak destek verdiler..Hepinize teşekkür ediyorum.
Tek bir yönetim olan hayat.
Samanyolunu bile terk ettikten sonra, 17 güneş sistemine vardım. Orada ışık beden vardı ve sohbet ettik..Öz varlığının bok böceği olduğunu öğrendim...Zirveye oturmuştu.
Hiç şikayet etmeyen ve bokun içinde olan bu böcek teslimiyetiyle doruktaydı...Belkide bokun aslını doğru öğrenmişti. En kutsal isimlere öz olmuştu..Gün boyu sohbet edince kendi benliğimden utandım.
Düşündüm gün boyu ve tüm öğrendiklerimi bir akışta toplamaya karar verdim.
Kendi öz varlığımdan başlayan bu akış. sonsuzluğun en kamil boyutlarından başlıyor. sanırım kuddüs olandan..
sonra tüm kralları devredışı bırakıp kraliçeleri aldı içine.
Bilinç olarak başlayan akış, orionu da içine alıp devam etti..Ruhül azam'ı alıp akışa devam ediyor.
Samanyolu galaksileri ve Nibiru, oradan siriusa uğrayıp dünyaya bilinç olarak iniyor.
Önceki akışta nefs vardı.
Şimdikinde bilinç var.
Bilinç nedir? Bilme, anlama,idrak etme. yaşayarak öğrenmedir.
Yeni akış tüm kişilerin bilincine hitap ediyor.
Kurulumda çok yoruldum ,ama sonuç muhteşem oldu.
Bana yardımcı olan kral ve kraliçeler hep değişsede...
Kurucu üyeler olarak destek verdiler..Hepinize teşekkür ediyorum.
29 Kasım 2017 Çarşamba
ALEMİ LAHUT.
Allahın yaşadığı boyut.
Bu dönemde dünya bu alemi yaşayacak.
Siriusla başlayan Alemi lahut,nibiru ile devam ediyor.
Sonra Andromeda ve vega takım yıldızında avyona kadar gidiyor.
uzaylılar diye bildiğimiz yaşamlar aslında dünyada yaşanmış hayatlardan başka bişey değildi
En önemlisi ise dünyanın geçmiş sırlarıyla ilgili olmasıydı.
Alemi Lahut'tan kulun nasibi yok Allah yaşar deniyordu.
Oysa hep kullar yaşamış bu dönemleri.
Bizler olmasak Allah nasıl yaşayacaktı bu cisim yaşamını.
Her şeyden nasıl münezzeh olacaktı.
Allahı kendi zihninde yaratıpta tapanlar siz hangi dini yaşıyorsunuz?
Geçmişte yapılan heykelleremi tapıyorsunuz.
çok yakında kazılarda yapılan araştırmalarda her bilgi açığa çıkacak ve din anlayışı gerçek bilgilere dönecek.
Kendi yarattığı hurafelere inanan ve ensest ilişkiler yaşayan insanların dini olsa ne olurki onu insan yaparmı?
Aile içi tecavüzcülerini adam edebilirmi ? bu uydurma dininiz?
Gerçek dini farketmedikçe kurtulabilirmisiniz?
Bu dönemde hep birileri dünyanın kralı olmak ister ve dünya savaşları olur.
sonunda biri kazanır ve yeni dininizi belirler. sizlerde bu kafayla ancak köle kalırsınız.
sizlerin uyanışı ancak bu kadardır. Öteye geçemezsiniz.
Genetik kodlarınız buna izin vermiyor...İşte o yüzden böyle yaşıyorsunuz.
RUHÜL AZAM.
Celali akışın yaşamıdır. Allahın celali yaşamlarıdır.
Ruhül kudüs ise Cemalidir Allahın yaşamıdır. Allahın yüzüdür.
Geylani HZ Gavsiye kitabında açıklamıştır bu bilgileri.
İsteyen Ahmet Hulusiden okuyabilir veya satın alır.
Ruhül azam egodur. nefstir,benliktir.
Ruhül kudüs ise Ademle Havvanın yaratıldığı Allahın cemal ruhudur dişil enerjidir.
Benim kıyametim bitti.
Ruhül kudüse vardım.
Türk halkı ilahi iradeye hesap verecek.bu kişiler bazında olacak tek tek.
Kendinizin kim olduğunu bileceksiniz.
Kral ve kraliçelerim (RUH) sizlerden henüz buraya gelebilen olmadı.
çalışmaya ve benlikten kurtulmaya bakın.
Özellikle RAma tehlikede olan sensin.
Emeklerimi boşa çıkarmayın ve benlikten soyunun.
İrfan cennetinde 105 kişi olduk. baştan söyleseydim hepiniz koşardınız.
Ama ben sizleri test ederek aldım. duyarlı olanlar geldi.
Allahın tarzı böyledir. Samimiyetinizi ölçer heran.
Aramıza yeni katılanlar öğrenmeye devam.sıkı takipçi olarak kalın.
Hepinizi çok seviyorum. Aşkla kalın.
AKIŞ.
Zatta Gam-u güman iken biz. (dertsiz tasasız)
Bir gün dedin ki, neredeyiz.
Aşkın başlangıcında ve aşktayız.
Bir gün dedin ki, neredeyiz.
Aşkın başlangıcında ve aşktayız.
Sen ve ben biriz.. biziz.
Tekliği deneyimliyoruz.
Aşk ile yaşama akarken biz.
Zaman ve mekân dedi kimsiniz.
Aşk cevap verdi aşkız
Zaman konuştu, değişmişsiniz.
Mekân konuştu, tanıyamadık.
Nefis yok. Aşk’taki ruhlarız.
Cisim konuştu, sadece cevheriz.
Akış coştu, bizde sizinleyiz.
Huzur ben de varım dedi.
Sükûnet sizinleyim dedi.
Düşünce sistemi kullanmıyorum.
Ruh sadece yaşıyorum.
Kral bu aşkı seviyorum.
Kraliçeyi seviyorum.
Kraliçe ise krala doyamıyorum.
Bu Aşk’ın adı AKIŞ olsun.
Akıp varlığa ulaşsın.
Yaşamı da yeni hayat olsun
Tekliği deneyimliyoruz.
Aşk ile yaşama akarken biz.
Zaman ve mekân dedi kimsiniz.
Aşk cevap verdi aşkız
Zaman konuştu, değişmişsiniz.
Mekân konuştu, tanıyamadık.
Nefis yok. Aşk’taki ruhlarız.
Cisim konuştu, sadece cevheriz.
Akış coştu, bizde sizinleyiz.
Huzur ben de varım dedi.
Sükûnet sizinleyim dedi.
Düşünce sistemi kullanmıyorum.
Ruh sadece yaşıyorum.
Kral bu aşkı seviyorum.
Kraliçeyi seviyorum.
Kraliçe ise krala doyamıyorum.
Bu Aşk’ın adı AKIŞ olsun.
Akıp varlığa ulaşsın.
Yaşamı da yeni hayat olsun
ÖZLEM..
Bir bezmi aşktır yaşadıklarım.
Bir Ah'u firaktır sayhalarım..
Aşk ve Bülbül bir aslında.
Ama ne bülbül biliyor nede aşk.
Oysa varlık onların içinde.
Hep aynı şey gül ve bülbül.
Hep ayrılık..hep yalnızlık..
Birde özlem..
Aşk uyanışa geçince..
Bulur kendindeki özü.
Ve derki ben hep burdaymışım..
Ve yine hep aşktaymışım..
Hakikatte kavuşmuş...
İkilikte ayrıymışım.
Özlemler bitermi hiç..
Kavuşsamda özlemdeyim.
Onunlada özlemdeyim.
Ben hep özlemdeyim ve çok özlüyorum çokk.
AŞKTA SENİ BEKLİYOR OLACAĞİM.
Eyyy Hakikati İlahi...
Gecenin karanlığından kaçıp,
İkiliğe inensin...
Sonra yine ikiliğin Aydınlığında,
Sırların karanlığına saklanansın.
Saklambaçmı oynayalım?
Yoksa yine aşk oyunlarımı?
Hangisini istersin?
Kulağıma fısılda...
Ya da sırlarında,
Görmeyi ve yaşamayı nasib eyle...
Aşkta seni bekliyor olacağım...
BAKIŞI AŞK.
Hayat aşkla başlar ve aşkla devam eder.
Bazen hissedemezsiniz yoğunluktan.
Ama yinede hayatı kolaylaştırır.
Şimdilerde aşk yalan oldu..
İlişkiler dahi yalan üzerine..
İşte bundan dolayı hisler köreldi.
Ve Boyut atladıkça aşk anlamını yitirdi.
Şimdi Altıncı boyutta tekliği hissedceksiniz.
Etrafınızda kimse olmayacak...
İşte tam burada Huzuru hissedeceksiniz.
Kendinizle başbaşa kalıp kendinizi kabullenecek ,
Ve yenileneceksiniz.
Eski enerjiler bitmek zorunda...
Mutlak zatı deneyimleyeceksiniz.
Ve Boyut atladıkça aşk anlamını yitirdi.
Şimdi Altıncı boyutta tekliği hissedceksiniz.
Etrafınızda kimse olmayacak...
İşte tam burada Huzuru hissedeceksiniz.
Kendinizle başbaşa kalıp kendinizi kabullenecek ,
Ve yenileneceksiniz.
Eski enerjiler bitmek zorunda...
Mutlak zatı deneyimleyeceksiniz.
28 Kasım 2017 Salı
HÜMA.
Bir Garib'i hümaydı( Yaşanmayacak hayaller) yaşadıklarım.
Ama Yaşadım yine de onları. Ve yaşamaya devam edeceğim.
Hayat dediğimiz zaten bu değilmi?
Öyleyse neden kabullenmekte zorlanıyoruz yaşadıklarımızı.?
Sebebi ise farkında olmayışımız gerçek olanın.
Tek bir gerçek var ki, o da yalnızlığımız.
Hüma hüma Hüma....Nedir bilirmisiniz? Yaratılmışları karşılıksız sevmek...Ama Yaratılmış bu sevgiyi hiçbir zaman bilemez ve algılayamaz,işte bu yüzdende karşılık veremez...Yabancı gelir ona.
Şebnem'i Şule böylece biter. aşk biter. Sevgi biter..aşikarlığı kısa sürer..Gizlenir ve gizli akar. Varlık yine sevgisiz kalır sevgisiz sevgisiz sevgisiz.
Ama Yaşadım yine de onları. Ve yaşamaya devam edeceğim.
Hayat dediğimiz zaten bu değilmi?
Öyleyse neden kabullenmekte zorlanıyoruz yaşadıklarımızı.?
Sebebi ise farkında olmayışımız gerçek olanın.
Tek bir gerçek var ki, o da yalnızlığımız.
Hüma hüma Hüma....Nedir bilirmisiniz? Yaratılmışları karşılıksız sevmek...Ama Yaratılmış bu sevgiyi hiçbir zaman bilemez ve algılayamaz,işte bu yüzdende karşılık veremez...Yabancı gelir ona.
Şebnem'i Şule böylece biter. aşk biter. Sevgi biter..aşikarlığı kısa sürer..Gizlenir ve gizli akar. Varlık yine sevgisiz kalır sevgisiz sevgisiz sevgisiz.
ESKİ ÇAĞ GİDİYOR.
ve yenisi bu gece yaşama geçiyor.
Altınçağ başlıyor türkiyeden.
dişil enerji şefkatiyle saracak türkiyeyi.
Bu gidiş bizleri yoracak biraz .
Subhan Alah ..Elhamdülillah ve Allahüekber yeni zikrimiz ve bugün bizi rahatlatacak.
Bu zikirler 33..34..35 inci teklik boyutlarını yaşama hazırlıyor.
dişil enerji merkezleri oluyor.
Yeni yıldız kapıları açılıyor ve bu defa hepimize açılıyor.
İsteyenler zikredebilirler ve böylece bu enerjiye ulaşırlar.
Künleri tamamlayalım ve dünyanın yöneticisi olalım türkiye olarak.
Yarından itibaren çok şey değişecek arkadaşlar.
Künlerinizi bekliyorum.
Yeni dönemi başlatanlar olun.
AK'I AK.
Ezelde bir kutsal ana vardı adı Akı ak tı..anlamı saf temiz ve arınmış...arınmışında arınmışıydı...Hepimiz onu çok severdik ve hep ona koşardık...Bir gün Ak olan Ana kara olan babayla evlendirilir ve herşey karışır birbirine...işte ozaman kutsallaşmış olan Ak ana rahatsız olur yıllarca ve artık buraya dayanamıyorum der bir gün.
Kral onun mutsuzluğuna dayanamaz ve ben iyi ve uyumlu bir baba olacağım ve aşkla yaşayacağım der ve yeniden hayata başlarlar..Bu defa gerçekten ikiside kutsal ana ve Baba olmuşlardı ve bu muhteşemdi...Ak anada çok mutluydu..
sistem çok değişmişti ve bu yaşama Altınçağ adı verilmişti ezelde..
İşte o dönem başladı ve biz Altınçağa geçiyoruz yavaş yavaş..
İNCİLER SULTANI.
Seyr ile vardım huzura.
Huzurdanda huzura...
Birinci huzur kuldaki halim.
İkincisi ise bendeki halim...
Üçüncüsü ise karşılıklı halimiz...
Huzurdayız karşılıklı.
Sözümdür ...Huzurdaki haliniz...
Sözüm ise Hal ile dokunuşumdur huzurda.
Ben size dokunuyorum....
Kuluma hal ile dokunuyorum...
Halden hale dokunuşumdur bu.
Seyr ile seyrdeki dokunuşum...
Biz ile bizdeki kalışım...
Bizden öte ...Özdeki dokunuşum...
Halim ile hallenişin...
İnciler sultanı ...buda senin hakikatin...
27 Kasım 2017 Pazartesi
ALEMİ YOKLUK.
Bir gün kral dolaşmaya çıkar ve sadece etrafı seyreder...Seyr anında bir periye rastlar ve bakakalır...Peride sadece seyretmektedir hayatı..Selam verir ve başlar sormaya kral...Hayatı mı seyrediyorsun der...Peri evet der yokluktayım ve sadece seyrediyorum.
Kral bu defa neden yokluktasın diye sorar...Peri bir canı canandaydım bir zamanlar der...O kadar çok severdik ki birbirimizi..Aşk içinde kaybolurduk dedi...
Kral tekrar sordu ne oldu peki dedi..
Peri aşk bitti biz kavuştuk dedi...ikilik bitti bir olduk dedi..Kral çok etkilendi ve Aşk aranızda perdeymiş dedi...Peri evet dedi o perdeyle kavuşamamışız yıllarcada feryat fiğan bağırmışız hep..
Kral tekrar yeni yaşamından memnunmusun der.
Peri ise henüz bişey anlamadım ama beklentiler ve arzular yok artık der sadece varım ve hep var olacağım...
kral Dünyada o sonsuz varlığı yaşayacaksın der...Benimle birlikte.Peri şaşırır ve hiç beklemiyordum der..Kral geldim ve seni buldum der..Peri hoşgeldin kral der ve nasıl bir yaşam diye sorar krala...Kral hep yanında olacağım eşin olarak der...Peri sevinçle krala sarıldı ve yokluktan varlığa döndü.
AŞK.
Aşk kahhar ateşiydi ve enerjisi ipek gibiydi...Hep aradım hep bekledim
ama bir ruh ikizi ve eşinin olmadığına karar verdim...Allah dediki
benden başka yaşayan varmı ki sen eşini
arıyorsun..Anladım ki kendime varlık veriyorum oysa yoktum bile...ama
Kahhar olan beni hayatına katmıştı bile...artık onunla beraberdim ve
Dünyada ikiz aramam saçmaydı....Allahın Ruh olarak tecellisi olan kral
ve kraliçeninde ötesindeydim artık...Zatındaki yoklukta kralda bendim
kraliçede...öz varlık bile yoktu artık...Yeni bir cilveyle aşkta yanmış
ve aşk olmuşlardı...Geriyede elmas tortuları kalmıştı...Hiçlik işte
makamlıda olsa yokluk...makamsızda olsa yokluk...Bir farkla makamlıda
bir sarayım var..Sarayda ruhtur...Sohbetim ise yokluktan yokluğa oluyor
şimdilerde.
ANDROMEDA.
Evet arkadaşlar Dünya çok karışmıştı ve çok mücadele ettik
göklerde...Andromedalılarla tanışmıştık ve göründüğü kadar güzel
varlıklar değillerdi..Öyleki ağzım burnum
yara oldu içeriden...sonunda çaresini buldum ve akışın seyrini
değiştirdim...Daha öncede Medusa halkı yanıyoruz diye mesajlar
göndermişti ve bizde yardım edip Ağartaya transfer etmiştik...Bunlarda
geriye kalanlardı ve çok sinsiydiler...sonunda sabrımı taşırdılar ve
onları Kahhar gücüyle değiştirmeyi başardım...Nefs olmaktan çıkıp ruh
oldular...Çünki Aşk ateşinde yandılar...şimdilik sorunlar bitti gibi
görünüyor...İllüminati baya zorladı bizi savaş çıkarmaktı
niyetleri...umarım başarabilmişimdir...şimdilik sorun yok gibi.Agartaya
gelen medusalılarda ölmüşler...Medusa halkı kalmadı arkadaşlar..kim bu
medusalılar derseniz bende sinsi şeytanlarmış derim...ayrıca İllüminati
konseyi üyelerinin öz yaşamları derim...Bol bol dans ediyorlar ve aşk
yaşıyorlar şimdi özde
25 Kasım 2017 Cumartesi
KRAL.
Moonchild White Crow Felekiyyûn:
Astronomi/gök bilimi ile uğraşanlar demektir. Kur’an’da felek kelimesi,
iki yerde geçer. Bu iki âyette felek; küre, yörünge anlamında
kullanılır. “Ne güneşin aya erişmesi kendine yaraşır, ne de gece,
gündüzün önüne geçebilir. Hepsi bir felekte (yörüngede) yüzmektedir.”; “O, geceyi, gündüzü, Güneşi, Ayı yaratandır. Her biri bir felekte / yörüngede yüzmektedir.”
Şimdiki bilim açısından geçersiz olan ve bizim açımızdan da bâtıl görüşe, Batlamyus teorisine göre, bütün felekleri saran en büyük ve en yüksek feleğe, Atlas feleği denir. Atlas feleği dönerken diğer sekiz feleği de kendi istikametinde dönmeye zorlar. Bu dönüş büyük bir özellik taşır. İnsanların talihleri, refah ve mutlulukları üzerinde değişken ve aksi durumlar ortaya koyar. İşte felekler üzerine şikâyetin arka planında bu anlayış vardır. Eski zamanlardaki bâtıl inanışa göre, Güneş feleğin ve göğün sultanıdır. Diğer gezegenler de onun çevresinde birer vazife ve hizmet görürler. Buna göre Ay vezir, Utarid kâtip, Merih başkumandan, Müşteri kadı, Zühal bekçi, Zühre de çalgıcıdır. İlk yedi felekteki gezegen yıldızların insanlar üzerinde hayırlı ve hayırsız tesirleri olur. Bu tesirler, o yıldızın etkisinde doğan kişiler üzerinde değişik haller ortaya koyar. Mesela Merih ile Zuhal uğursuz, Güneş ile Müşteri uğurlu yıldızlardır. Diğerleri ise bazen uğurlu, bazen uğursuz olurlar. Bu bâtıl inanca göre bu yıldızların yeryüzüne hâkim oldukları aylar, günler ve saatler vardır. Uğurlu saatler ve uğursuz saatler, böylece insanlar ve onların üzerinde etkili olurlar. İnsanlar da bu saatlerde başlarına gelenler için şikâyet eder veya memnuniyet bildirirler.
Yıldızların insanın kaderine hâkim oldukları inancı, feleğin kader mânâsını kazanmasına yol açmıştır. Araplar, bu anlamda feleğe dehr, İranlılar çarh derler. Bu felek teorisinin, gök cisimleri ve gök hâdiselerinin insanın kaderine hâkim olduğu anlayışı ile birlikte eski bâtıl dinlerde de büyük bir yer ayrıldığını görüyoruz. İslâm kaynaklarının haber verdiği Sabiîler (Yıldıza tapanlar) bunlardır. Bu bâtıl inanca göre yıldızların kimi uğurlu, kimi uğursuzdur. Yıldızların her biri belli günlere ve saatlere hâkimdir. İlm-i nücum veya yıldız falı ile uğraşanlar, insanın doğduğu gündeki yıldızların veya burçların durumuna bakarak insanın sağlığını, ahlâkını, başarı derecesini, kısaca kader ve talihini keşfetmeye çalışırlar.
Edebiyatta felek, daha çok şikâyet yerine kullanılır. Edebiyatın feleğe karşı tutumu olumsuzdur. Çünkü felek, kıyıcı, zâlim ve hilekârdır. Sözüne güven olmaz. Kimse onun elinden aman bulmamıştır. Aşığı sevgilisinden ayıran, insanı mihnete gark eden, tam amacına ulaşacağı sırada talihini ters çeviren felektir.
İlkel bâtıl dinlerden, bâtıl inanışlardan, mitolojiden ve efsanelerden kaynaklanarak halk muhayyilesinde oluşan felek-kader münasebeti, feleğin halk arasında kambur felek, kahpe felek gibi tâbirlerle anılmasına, feleğin çemberinden geçmiş gibi deyimlerin oluşmasına sebep olmuştur. Rüzgârgülü’ne eskiden çark-ı felek denirdi....
Şimdiki bilim açısından geçersiz olan ve bizim açımızdan da bâtıl görüşe, Batlamyus teorisine göre, bütün felekleri saran en büyük ve en yüksek feleğe, Atlas feleği denir. Atlas feleği dönerken diğer sekiz feleği de kendi istikametinde dönmeye zorlar. Bu dönüş büyük bir özellik taşır. İnsanların talihleri, refah ve mutlulukları üzerinde değişken ve aksi durumlar ortaya koyar. İşte felekler üzerine şikâyetin arka planında bu anlayış vardır. Eski zamanlardaki bâtıl inanışa göre, Güneş feleğin ve göğün sultanıdır. Diğer gezegenler de onun çevresinde birer vazife ve hizmet görürler. Buna göre Ay vezir, Utarid kâtip, Merih başkumandan, Müşteri kadı, Zühal bekçi, Zühre de çalgıcıdır. İlk yedi felekteki gezegen yıldızların insanlar üzerinde hayırlı ve hayırsız tesirleri olur. Bu tesirler, o yıldızın etkisinde doğan kişiler üzerinde değişik haller ortaya koyar. Mesela Merih ile Zuhal uğursuz, Güneş ile Müşteri uğurlu yıldızlardır. Diğerleri ise bazen uğurlu, bazen uğursuz olurlar. Bu bâtıl inanca göre bu yıldızların yeryüzüne hâkim oldukları aylar, günler ve saatler vardır. Uğurlu saatler ve uğursuz saatler, böylece insanlar ve onların üzerinde etkili olurlar. İnsanlar da bu saatlerde başlarına gelenler için şikâyet eder veya memnuniyet bildirirler.
Yıldızların insanın kaderine hâkim oldukları inancı, feleğin kader mânâsını kazanmasına yol açmıştır. Araplar, bu anlamda feleğe dehr, İranlılar çarh derler. Bu felek teorisinin, gök cisimleri ve gök hâdiselerinin insanın kaderine hâkim olduğu anlayışı ile birlikte eski bâtıl dinlerde de büyük bir yer ayrıldığını görüyoruz. İslâm kaynaklarının haber verdiği Sabiîler (Yıldıza tapanlar) bunlardır. Bu bâtıl inanca göre yıldızların kimi uğurlu, kimi uğursuzdur. Yıldızların her biri belli günlere ve saatlere hâkimdir. İlm-i nücum veya yıldız falı ile uğraşanlar, insanın doğduğu gündeki yıldızların veya burçların durumuna bakarak insanın sağlığını, ahlâkını, başarı derecesini, kısaca kader ve talihini keşfetmeye çalışırlar.
Edebiyatta felek, daha çok şikâyet yerine kullanılır. Edebiyatın feleğe karşı tutumu olumsuzdur. Çünkü felek, kıyıcı, zâlim ve hilekârdır. Sözüne güven olmaz. Kimse onun elinden aman bulmamıştır. Aşığı sevgilisinden ayıran, insanı mihnete gark eden, tam amacına ulaşacağı sırada talihini ters çeviren felektir.
İlkel bâtıl dinlerden, bâtıl inanışlardan, mitolojiden ve efsanelerden kaynaklanarak halk muhayyilesinde oluşan felek-kader münasebeti, feleğin halk arasında kambur felek, kahpe felek gibi tâbirlerle anılmasına, feleğin çemberinden geçmiş gibi deyimlerin oluşmasına sebep olmuştur. Rüzgârgülü’ne eskiden çark-ı felek denirdi....
KRAL...
Moonchild White Crow Tanrı evrenin canı, evrense tek bir beden
Melekler bu bedenin duyuları hep birden
Yerde gökte canlı cansız ne varsa birer uzuv
Budur Tanrı birliği, boştur başka her söylenen
(Ömer Hayyam)
Melekler bu bedenin duyuları hep birden
Yerde gökte canlı cansız ne varsa birer uzuv
Budur Tanrı birliği, boştur başka her söylenen
(Ömer Hayyam)
SONSUZLUK...
Arkadaşlar nihayet olumsuz enerji dağılıyor ve yine toparlandım..dört
büyük melekle ilgili geçmişe ait bir arınmaydı ve bitti...Bu arada bu
melekleri kullanmamaya karar verdim...geçmişte çok olumsuz anılarım
varmış temizlendi ama çok zor geçti tüm anılarım silindi onlar
yüzünden...Nibiru kraliçesi olmak böyle zormuş...Hele ki Andromedadan
akış hepten zormuş...Kendini bilmekte bihayli zormuş...Sonsuzluk
boyutunda kalıyorum bedeni tamamen bıraktım zor olanda buydu
zaten...yılların verdiği alışkanlığı uygulamaya koyabilmek gerçekten
zor...Kemik okumaktan ve el okumaktan sıkıldım...Bir gün elime kemik
alıp okumayı deneyeceğim bakalım neler olacak..okuyabileceğime eminim
ben.
HAY OLAN HAYATIN BİTİŞİ..
Her şeyi bıraktığında kendine uyanıyorsun...Her bırakış üç defa oluyor. Birinci bırakma fiillerde.
İkinci bırakma sıfatlarda..
Üçüncü bırakma zatta gerçekleşiyor.
Birinci bırakmada çok canın yanıyor..
İkinci bırakmada darmadağın oluyorsun.
Üçüncü bırakmada tam idrakla ve teslimiyetle kabul ediyorsun.
Bugün HU bana çocuklarını bırak dedi...anladım ve teslimiyetle kabul ettim...Söylendimde..Başka alacağın birşey kaldımı diye..Yine zordu arkadaşlar...Yine zordu...
Sitemle sordum, başka bırakmam gereken varmı? dedim.
Cevap benide bırak oldu...HU 'yu ikinci bırakışımdı bu.
En son seçtiğim krallar kralını da bıraktım...
Bedenime baktım hiç hayat yoktu...Işıkları sönmüş bir ev gibiydim..Hayat belirtisi yoktu...HU 'ya baktım şimdi kendine gelişin dedi...kendi öz vatanına gelişin...
Ölüyüm ama dedim. Yaşam yok.
HU kendi içinde kendinle olan yaşamın devam ediyor dedi..
Peki yok olan ne dedim...Şeytanül Ekberin dedi.
Şeytanül ekber ne dedim....Önceki Hay olan akışın dedi.
Resmen şeytanı yaşamışız dünyada ve ben çok sevindim.
Şeytanın hayatı da ...bilgeliğide bitmişti...
Şimdi ne olacak HU dedim. Bende dirileceksin dedi.
Hangi isminde ve vasfında dedim..HU ismide,Vahidiyet'ül kahhar dedi...
Yeni vasfında altınçağ yaşanacak...Gökler ve gökyüzü yaşanacak..
Cennet'ül ulema....En bilge halimiz bu cennet...en güzel cennetimiz olacak..
Tekrar sordum. Peki bu benim cennetim'mi olacak?
İkimizin dedi...Sen benim Haremimsin...(Sırlarımsın).
Hayırlı olsun hepimize...Cehennem bitiyor.
İkinci bırakma sıfatlarda..
Üçüncü bırakma zatta gerçekleşiyor.
Birinci bırakmada çok canın yanıyor..
İkinci bırakmada darmadağın oluyorsun.
Üçüncü bırakmada tam idrakla ve teslimiyetle kabul ediyorsun.
Bugün HU bana çocuklarını bırak dedi...anladım ve teslimiyetle kabul ettim...Söylendimde..Başka alacağın birşey kaldımı diye..Yine zordu arkadaşlar...Yine zordu...
Sitemle sordum, başka bırakmam gereken varmı? dedim.
Cevap benide bırak oldu...HU 'yu ikinci bırakışımdı bu.
En son seçtiğim krallar kralını da bıraktım...
Bedenime baktım hiç hayat yoktu...Işıkları sönmüş bir ev gibiydim..Hayat belirtisi yoktu...HU 'ya baktım şimdi kendine gelişin dedi...kendi öz vatanına gelişin...
Ölüyüm ama dedim. Yaşam yok.
HU kendi içinde kendinle olan yaşamın devam ediyor dedi..
Peki yok olan ne dedim...Şeytanül Ekberin dedi.
Şeytanül ekber ne dedim....Önceki Hay olan akışın dedi.
Resmen şeytanı yaşamışız dünyada ve ben çok sevindim.
Şeytanın hayatı da ...bilgeliğide bitmişti...
Şimdi ne olacak HU dedim. Bende dirileceksin dedi.
Hangi isminde ve vasfında dedim..HU ismide,Vahidiyet'ül kahhar dedi...
Yeni vasfında altınçağ yaşanacak...Gökler ve gökyüzü yaşanacak..
Cennet'ül ulema....En bilge halimiz bu cennet...en güzel cennetimiz olacak..
Tekrar sordum. Peki bu benim cennetim'mi olacak?
İkimizin dedi...Sen benim Haremimsin...(Sırlarımsın).
Hayırlı olsun hepimize...Cehennem bitiyor.
24 Kasım 2017 Cuma
IŞIK BEDEN..
Bedenim ışık olunca ,sarayı gezmeye başladım.Nur olmuş bedenler vardı
gencecik...işte bu sensin dediler ve ben kendime aşık oldum. başka biir
odayı açtılar oradakilerde bendim ama huriler gibi güzeldim. Konuşunca
ahlak mükemmeldi. onlarada hayran kaldım ve böylece güzellikler devam
ediyordu..Bu akış dünyaya iniyordu...Yeni bir cennet .yeni bir
akıştı..Diğer tarafta ise Diriliş tamamlanıyordu..sonsuz odalar ve
genetik çalışmalar vardı. Bugün üç defa abı hayat suyunda yıkandım. Ve
bu suya hayat verdim.
23 Kasım 2017 Perşembe
KRAL.
Moonchild White Crow Yahya diyor erilden ( RAHMAN) çıkan diriliğin simgesidir..
Moonchild White Crow Göklerin öğretisi İdris'in öğretisidir ( Sümer enki) tedris ders vermek İdris'in kökünden gelme!!! Ayrıca yetenekli anlamı
Moonchild White Crow Tevrat ın iç yüzü kalde'dir.. Babil sürgünü verdi Tevrat ı yahudilere!!!!
Moonchild White Crow Ya'kub izleyen demektir...
Moonchild White Crow Sina kalptir her dinde.
RUH OLARAK YAŞAMAK..
Bizler bedeni terk ettik.
Nefsi tamamen bıraktık.
Ölmeden önce öldük.
Nibiru yaşamını başarıyla tamamladık.
Atlantis ve Mu boyutlarını yaşayıp yeniledik.
Lemurya boyutunu yeniledik.
Sonsuzluk boyutunu yenileyip düzenledik ve yokluğa geçtik.
Lryan takım yıldızında vegaya yerleştik ve galaksiler arası yönetimde görev aldık.
Yazdığım boyutlara gelince D N A nın tabakalarındalar.
Genetik kodları okuyan ve yenileyenim.
Bu dönem için görevli olanları bulup hazırlamaktır görevim.
Allahın sistemini dünyada yaşamak için hazırlandık ve görev dağılımı yapıldı.
Ruh olarak yaşamaya başladık
Ölüm bizler için kalktı.
Hastalıklarda kalktı.
Enerjimiz kutsal ruhtan akıyor.
Galaksi vega bizi destekliyor.
Evrenin en büyük ailesinin üyeleri olarak dünyaya bu dönem için doğduk.
Dünya değişecek. Haritalar değişecek.
Yaşam değişecek.
Uyum sağlayamayanlar ayıklanacak.
Tek bir yönetim olan sisteme geçildi ve yönetiliyor.
35 inci yıldız kapısını açtık ve bu teklik boyutundan yönetiyoruz.
dünyada güzel şeylerde olmaya başladı.
Deccaliyet yavaş yavaş siliniyor dünya yaşaından.
Vegadan yönetiliyoruz.
KRALİÇE PERİNAZ..
Perinaz adında bir peri varmış..Diğer periler hep önünde eğilir durmadan ağlarlarmış..birgün dayanamayıp oda ağlamaya başlamış.Sonra diğer perilerin onu görünce neden ağladıklarını merak etmişve düşünmeye başlamış,sonunda sormaya karar vermiş...sonra perileri toplayıp beni görünce niye ağlıyorsunuz demiş..
Periler çünki biz seni çok seviyoruz demişler ve seni kaybetmekten çok korkuyoruz...Bu fikre sahip olduğumuzdan hep ağlıyoruz..Siz bizim kraliçemizsiniz biz sizsiz ne yaparız.
Halkın önünde eğilen kraliçe siz beni hiç kaybetmeyeceksiniz...çünki ben ölümsüzüm demiş...hep sizinle beraber yaşayacağım demiş.Artık böyle düşünün ve diriliğimi kabul edin.
Periler hayret içinde kraliçeye bakıp gerçektenmi diye sormuşlar.Perinaz gerçekten demiş...hepsi birbirini kucaklayıp çok sevinmişler bir kişi hariç..O kişi kralmış ve şöyle konuşmuş ben Ezel ve ebedim...Sonsuz ve bakiyim...herşeyden münezzehim..ama yalnız yaşıyorum,sadece ben varım.Yalnız bir kralım demiş...
Kraliçe için ağlayan çok...sevinçle kucaklaşan çok..seveni çok...ama ben yapayalnızım demiş...Kraliçe kralına sarılıp bende varım hep seninleyim özde demiş...Kral sevinçle gülümsemiş..
AŞK'I TANEHAN.
Bir varlıktır O
Hiçbirşeye benzemeyen.
Sanırsın ki bir çekirdek (öz)
Ama oda değil...
O bir efsundur desem..
Efsun değil.
O sadece bir kraliçe.
Öz olan bir kraliçe.
Tüm kraliçelerin anası ,özü.
22 Kasım 2017 Çarşamba
DİRİLİŞ..
Aşk ile vardım nara ,Narı geçtim. aşka vardım. aşkı geçtim.
Nura vardım. Nurda kaldım. Nur ile birleştim, Huya vardım. HU kisvesi giydim. HU oldum..HU olanda tek bir varlık oldum.
Allahuekber 3 defa söyle. subhanallah elamdülillah allahüekber. Ya rabbi ya resul ya hamd benimle akışa geçin ve beni diriltin yeniden.
Nura vardım. Nurda kaldım. Nur ile birleştim, Huya vardım. HU kisvesi giydim. HU oldum..HU olanda tek bir varlık oldum.
Allahuekber 3 defa söyle. subhanallah elamdülillah allahüekber. Ya rabbi ya resul ya hamd benimle akışa geçin ve beni diriltin yeniden.
ZATTAKİ KOKU.
29 Ağustos 2014, 13:26 ·
SÜMBÜL'Ü ZİŞAN'IM (ZATIMDAKİ SÜMBÜLÜM.)
Bir bezmi hayattayken biz,
Aşikardık Bezmi eleste...
Ve sen dedinki ben kimim?
Bende dedimki sen bensin.
Sonra düşündün ve dedinki...
Nasıl yaniii...Ben iki tanemiyim.
Bende dedim ki...Biriz.
Anlamadım dedin iki görüyorum ben.
Bende dedimki...Biri sen...
Diğeri zatın olan ben...
Zat ne demek dedin bu defa.
Zat senin Aslın dedim...Sen gölgesin.
Bu defada dedinki bende asıl olayım.
Zor dedim dayanamazsın.
Ve sen ısrar ettin Çocukça..
Bende senin için kader yazdım..
sonunda asıl varlık oldun sıfatlarımda ..
şimdi ise zat ve sıfat asıl varlık oldu..
Fiillerde bize uydu...
Hoşgeldin Aslına ve varlığına...
Sümbül'ü Zişan''ım...
SÜMBÜL'Ü ZİŞAN'IM (ZATIMDAKİ SÜMBÜLÜM.)
Bir bezmi hayattayken biz,
Aşikardık Bezmi eleste...
Ve sen dedinki ben kimim?
Bende dedimki sen bensin.
Sonra düşündün ve dedinki...
Nasıl yaniii...Ben iki tanemiyim.
Bende dedim ki...Biriz.
Anlamadım dedin iki görüyorum ben.
Bende dedimki...Biri sen...
Diğeri zatın olan ben...
Zat ne demek dedin bu defa.
Zat senin Aslın dedim...Sen gölgesin.
Bu defada dedinki bende asıl olayım.
Zor dedim dayanamazsın.
Ve sen ısrar ettin Çocukça..
Bende senin için kader yazdım..
sonunda asıl varlık oldun sıfatlarımda ..
şimdi ise zat ve sıfat asıl varlık oldu..
Fiillerde bize uydu...
Hoşgeldin Aslına ve varlığına...
Sümbül'ü Zişan''ım...
21 Kasım 2017 Salı
KRAL.
Moonchild White Crow Bir Kapıyla Kadimleri Dışarıda tutarak.
Bir Kapıyla, Anahtarı sonsuza dek saklı kalacak
.....
Gözetleme Kuleleri yaptı Yaşlı Tanrılar için
Astral bedenlerini onların takımyıldızlar gibi yerleştirerek
.......
BİZLER KAYIP OLANLARIZ
Zamandan önceki Zamandan
Yıldızların ötesindeki bir Ülkeden
.......
GECENİN GEZGİNLERİ DIŞINDAKİ BİR IRKTANIZ
BİZ.
......
Ve her geçen saat bir Hayattır
Dışarıya kaybedilmiş
Dışarıdakiler
Ölü mahzenleri inşa ederler...
Bir Kapıyla, Anahtarı sonsuza dek saklı kalacak
.....
Gözetleme Kuleleri yaptı Yaşlı Tanrılar için
Astral bedenlerini onların takımyıldızlar gibi yerleştirerek
.......
BİZLER KAYIP OLANLARIZ
Zamandan önceki Zamandan
Yıldızların ötesindeki bir Ülkeden
.......
GECENİN GEZGİNLERİ DIŞINDAKİ BİR IRKTANIZ
BİZ.
......
Ve her geçen saat bir Hayattır
Dışarıya kaybedilmiş
Dışarıdakiler
Ölü mahzenleri inşa ederler...
Moonchild White Crow hiç duymadığım bir şarkıya eşlik edebilirim.
hiç koklamadığım bir çiçeğe bir isim verebilirim.
hiç görmediğim bir rengi hayal edebilirim.
seni sevebilirim , seni sevmekten deli kendimi deli edebilirim.
bunlar için sana ihtiyacım yok... anlatabildimmi? ...... may accompany a song I'd never heard of.
I can smell a flower to give it a name.
I've never seen a color you can imagine.
I can love you, love you, can I myself crazy mad.
they do not need you to ... you
hiç koklamadığım bir çiçeğe bir isim verebilirim.
hiç görmediğim bir rengi hayal edebilirim.
seni sevebilirim , seni sevmekten deli kendimi deli edebilirim.
bunlar için sana ihtiyacım yok... anlatabildimmi? ...... may accompany a song I'd never heard of.
I can smell a flower to give it a name.
I've never seen a color you can imagine.
I can love you, love you, can I myself crazy mad.
they do not need you to ... you
Moonchild White Crow Ruh yok, varolan enerji.Fizik beden kaybolduktan sonra, geriye anıyla beslenen bir antite kalır sadece.
"The soul doesn't exist, what exists is
energy. Once the physical body disappears, the
only thing left is an energy entity fed by me
"The soul doesn't exist, what exists is
energy. Once the physical body disappears, the
only thing left is an energy entity fed by me
Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman;
Deniz aynandır senin, kendini seyredersin
Bakarken, akıp giden dalgaların ardından.
Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.
Haz duyarsın sulardaki aksine dalmaktan;
Gözlerinden, kollarından öpersin; ve kalbin
Kendi derdini duyup avunur çoğu zaman,
O azgın, o vahşi haykırışında denizin.
Kendi âleminizdesinizdir ikiniz de.
Kimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin;
Sırlarınız daima, daima içinizde;
Ey deniz, nerde senin o iç hazinelerin?
Ama işte gene de binlerce yıldan beri
Cenkleşir durursunuz, duymadan acı, keder;
Ne kadar seversiniz çırpınmayı, ölmeyi,
Ey hırslarına gem vurulamayan kardeşler!
Charles BAUDELAIRE
KRAL:
Moonchild White Crow Legends, of course, tell the truth in a concealed fashion," she elucidated:
"The legends' success in concealing the truth rests on man's conviction that they are
simply stories.
"Legends of men changing into birds or angels are accounts of a concealed truth, which appears to be the fantasizing, or simply the delusions of primitive or deranged minds.
"Elbette efsaneler gerçeği gizli bir biçimde anlatırlar.Gerçeği gizlemedeki başarıları, insanoğlunun efsanelerin sadece hikaye olduğuna inanmasına dayanır.Sadece ilkel ya da bozuk kafaların hayal ettiği şeyler gibi görünen, kuşa ya da meleğe dönüşen insan efsaneleri gizli bir gerçeği sezdirmeye çalışan hikayelerdir." Florinda Donner
"The legends' success in concealing the truth rests on man's conviction that they are
simply stories.
"Legends of men changing into birds or angels are accounts of a concealed truth, which appears to be the fantasizing, or simply the delusions of primitive or deranged minds.
"Elbette efsaneler gerçeği gizli bir biçimde anlatırlar.Gerçeği gizlemedeki başarıları, insanoğlunun efsanelerin sadece hikaye olduğuna inanmasına dayanır.Sadece ilkel ya da bozuk kafaların hayal ettiği şeyler gibi görünen, kuşa ya da meleğe dönüşen insan efsaneleri gizli bir gerçeği sezdirmeye çalışan hikayelerdir." Florinda Donner
Moonchild White Crow “En
gelişmişinden en aşağı olanına kadar evrenin tüm gezegenleri, doğum ile
ölümün birbirini izlediği acı çekme yerleridir. Ama ey Kunti’nin
oğulları, benim Krallığıma ulaşan ruh için artık yeniden doğuş yoktur.
Bir Brahma günü, insanların bildiği bin çağ (maha yuga) eder, her gece de bir o kadar.” (Bhagavad Gita, VIII, 16 ve 17. koşuk)
Periyodik devirleri göz önüne alırsak ki bu dünya için olduğu kadar uluslar, imparatorluklar ve kabileler için de geçerli olabilir; mevcut modern medeniyetimiz, bu gezegende sayısız defalar yaşanmış olan bir başlangıcın, şafağın son safhasındadır.”
Helena Petrovna Blavatsky’nin “A Land of Mystery” (Bir Gizem Ülkesi)
Periyodik devirleri göz önüne alırsak ki bu dünya için olduğu kadar uluslar, imparatorluklar ve kabileler için de geçerli olabilir; mevcut modern medeniyetimiz, bu gezegende sayısız defalar yaşanmış olan bir başlangıcın, şafağın son safhasındadır.”
Helena Petrovna Blavatsky’nin “A Land of Mystery” (Bir Gizem Ülkesi)
KRAL.
Moonchild White Crow Bilinç sürekli değildir. Bilinç kesikli kopuk kopuktur.
İnsan yaşamının bilinçli evreleri bir araya toplansa, toplam sürenin ancak yarısına yada üçte ikisine ulaşır, gerisi bilinçaltı yaşamı oluşturur: Yani gece uykuda geçirilen süre ile gündüzleri bilincimizin dışında kalan saatler. Aslında, bilincin belirli bir düzeye ve yoğunluğa ulaştığı, gerçekte bilinçli olduğumuz çok az zaman vardır. Düşlerimizde ortaya çıkanlar bilincin önemsiz kırıntılarından başka bir şey değildir; düş gördüğümüz sıralar, bütünüyle edilgen bir rol üstleniriz.
Bilinçaltına gelince, değişmez, dural bir niteliktedir, kesiksizdir. bilinçten apayrıdır. Bilincimiz düzey değişikliğine uğrasa da bilinçaltı kendi etkinliğini sürdürmeye devam eder.
Okuduğumuz, konuştuğumuz, yazdığımız anda bile, hiçbir şey sezmememize karşın, bilinçaltı işlerliğinden hiçbir şey yitirmez.
bilincin altında yer alan bu olay, kimi zaman geceleri düş biçiminde belirir.
Bilinçaltının sürekli iş başında olduğunu hipnoz aracılığıyla yapılan şöyle bir deneyle görebiliriz : hipnotize edilmiş kişiden saniyeleri sayması istenir; denek uyandırılır belli bir süre sonra denek tekrar uyutulup aradan kaç saniye geçtiği sorulduğunda denek baştan sona süreyi tam bir kesinlikle yanıtlar. Çünkü uyandığında farkında olmadan saymaya devam etmiştir.”
evet descartes’in dediği gibi “ruh sürekli düşünür.”
İnsan Ruhuna Yöneliş / CARL GUSTAV .
İnsan yaşamının bilinçli evreleri bir araya toplansa, toplam sürenin ancak yarısına yada üçte ikisine ulaşır, gerisi bilinçaltı yaşamı oluşturur: Yani gece uykuda geçirilen süre ile gündüzleri bilincimizin dışında kalan saatler. Aslında, bilincin belirli bir düzeye ve yoğunluğa ulaştığı, gerçekte bilinçli olduğumuz çok az zaman vardır. Düşlerimizde ortaya çıkanlar bilincin önemsiz kırıntılarından başka bir şey değildir; düş gördüğümüz sıralar, bütünüyle edilgen bir rol üstleniriz.
Bilinçaltına gelince, değişmez, dural bir niteliktedir, kesiksizdir. bilinçten apayrıdır. Bilincimiz düzey değişikliğine uğrasa da bilinçaltı kendi etkinliğini sürdürmeye devam eder.
Okuduğumuz, konuştuğumuz, yazdığımız anda bile, hiçbir şey sezmememize karşın, bilinçaltı işlerliğinden hiçbir şey yitirmez.
bilincin altında yer alan bu olay, kimi zaman geceleri düş biçiminde belirir.
Bilinçaltının sürekli iş başında olduğunu hipnoz aracılığıyla yapılan şöyle bir deneyle görebiliriz : hipnotize edilmiş kişiden saniyeleri sayması istenir; denek uyandırılır belli bir süre sonra denek tekrar uyutulup aradan kaç saniye geçtiği sorulduğunda denek baştan sona süreyi tam bir kesinlikle yanıtlar. Çünkü uyandığında farkında olmadan saymaya devam etmiştir.”
evet descartes’in dediği gibi “ruh sürekli düşünür.”
İnsan Ruhuna Yöneliş / CARL GUSTAV .
KRAL.
Moonchild White Crow Bazen akarsu dalgalanan dallar gibi hissediyorum
Nereye gittiğini bilmiyorum
Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum
Ve bu akım her zaman denize açılır
Ve garip, çünkü burada istediğim bu
Ve biliyorum ki benim türümü bulacağım
Bu kelimeleri paylaşmak ve kafiye yapmak için
Bazen denizde bir balık gibi hissediyorum
Ve hepimizin zaten burada olduğumuzun farkındayım
Ve dünyanın kenarında dururken
Ve gözlerine bakıyorum
Hala orada olduğunun farkındayım
Gittiğini sandım, kurtarılan yaprakları sever gibi
Korktum seni tekrar görmeyeceğim
Nasıl olduğunu göremedim
Ama bir meşe palamidinden meşe büyüyor
Bunu şimdiye kadar bilmeliyim
Bu yüzden dünyanın kenarında duruyorum
Ve gözlerine bakıyorum
Ve ben anlıyorum
Bunun asla sonu gelmez
Ve şimdi sana ...... diyebilirim.
Nereye gittiğini bilmiyorum
Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum
Ve bu akım her zaman denize açılır
Ve garip, çünkü burada istediğim bu
Ve biliyorum ki benim türümü bulacağım
Bu kelimeleri paylaşmak ve kafiye yapmak için
Bazen denizde bir balık gibi hissediyorum
Ve hepimizin zaten burada olduğumuzun farkındayım
Ve dünyanın kenarında dururken
Ve gözlerine bakıyorum
Hala orada olduğunun farkındayım
Gittiğini sandım, kurtarılan yaprakları sever gibi
Korktum seni tekrar görmeyeceğim
Nasıl olduğunu göremedim
Ama bir meşe palamidinden meşe büyüyor
Bunu şimdiye kadar bilmeliyim
Bu yüzden dünyanın kenarında duruyorum
Ve gözlerine bakıyorum
Ve ben anlıyorum
Bunun asla sonu gelmez
Ve şimdi sana ...... diyebilirim.
KRAL..
Moonchild White Crow şamanların
"niyet" dediği bu kuvvet, evrenin temeli olarak göz önüne alınır. Her
ne olursa olsun, şamanın üretimine karar veren niyettir.
Don Juan'a göre, bir şamanizm uygulayıcısının kendisini uygun bilgilerle dolduracak görevleri ve yükümlülükleri vardı. Samanların işi, kendilerini herşey hakkında bilgilendirmektir ve bunlar aynı zamanda kendi ilgi alanları hakkında olabilir. Şamanik eylem, bilgi alınacak ve yol gösterecek tüm ilgilere yönelmektir. Don Juan şöyle söylerdi "fikirleri düzenleyen kişinin bilgi kaynağı şaman değil, niyettir. Şaman basitçe, kusursuz bir kanal
Don Juan'a göre, bir şamanizm uygulayıcısının kendisini uygun bilgilerle dolduracak görevleri ve yükümlülükleri vardı. Samanların işi, kendilerini herşey hakkında bilgilendirmektir ve bunlar aynı zamanda kendi ilgi alanları hakkında olabilir. Şamanik eylem, bilgi alınacak ve yol gösterecek tüm ilgilere yönelmektir. Don Juan şöyle söylerdi "fikirleri düzenleyen kişinin bilgi kaynağı şaman değil, niyettir. Şaman basitçe, kusursuz bir kanal
Moonchild White Crow Işıldayan
bir enerji küresinin üstünde iki tane yusufçuk böceği var, onların
aralarındaki sonsuzluk ve soyuttur. Yusufçuk böceklerinin bükülmez
niyetini ve uçmak için tasarlanmış dinazorların soyundan geldiklerini
anımsamamızı sağlar, ayrıca bizim kendi tasarılarımıza güvenmemizi ve
algılama yeteneklerimizi geliştirmemizi hatırlatı
ULUHUYET..
Cenneti ula..Uluhuyet..Allahın Uluhuyeti demek.
İsmi azam ;Allahın Hu ismi.
Yine ismi azam; hu ismi Allahın hüviyeti oluyor...İnsanı kamil kitabından detay bakabilirsiniz.
Cennetül ula da hu ismi özü yani uluhiyet şimdi deneyimlediğim yer.
Samed ismi;Nefsin güneşi..,aşkın güneşi yani sırrı.
Samedin özdeki görünüşü inci gibi..
İsmi samed..Bazen aşktır,Bazen maşuk..gül dahi odur.
İsmi azam ;Allahın Hu ismi.
Yine ismi azam; hu ismi Allahın hüviyeti oluyor...İnsanı kamil kitabından detay bakabilirsiniz.
Cennetül ula da hu ismi özü yani uluhiyet şimdi deneyimlediğim yer.
Samed ismi;Nefsin güneşi..,aşkın güneşi yani sırrı.
Samedin özdeki görünüşü inci gibi..
İsmi samed..Bazen aşktır,Bazen maşuk..gül dahi odur.
20 Kasım 2017 Pazartesi
KRAL...
Moonchild White Crow Benliğimi
bir endişe kaplamıştı ve la Gorda’nın ne söylediğine bile dikkat
edemiyordum. O, konuşmasına devam ediyor, köprüyü geçmeye yönelik ikinci
girişimimizden anımsadıklarını anlatıyordu. Söylediğine göre Silvio
Manuel onlara bağırıp çağırmış. Köprüyü
geçmeyi bir kez daha deneyebilmeleri için gerekli eğitimi almış
olduklarını, öteki benliğe geçmeleri için gerekli olan tek edimin,
birinci dikkatlerinin niyetini terk etmek olduğunu söylemiş. Bir kez
öteki benliğin bilincine girmeyi becerdiklerinde, Nagual Juan Matus ve
topluluğunun erkinin onları yakalayıp kolayca üçüncü dikkate
taşıyabileceğini anlatmış— bu, normal bilinç düzlemlerinde çömezlerin
asla yapamayacakları bir şeymiş.
Kaldırdönüştüğünde ulaşılır: bu tek bi bandı değil insanın kozası içindeki bütün Kartal yayılımlarını alevlendiren bi parıltıdır.” Don Juan, yeni görücülerin hayattayken ve kimliklerinin bilincindeyken üçüncü dikkate ulaşmak için gösterdikleri çabayı saygılı bir korkuyla ifade etti. Ayrıksı insanların ve diğer hisseden varlıkların bilinmeyen ve bilinemeyene farkında olmadan girişlerini bahse değer bulmuyordu; bunlardan Kartal’ın armağanı olarak söz etti. Yeni görücüler için üçüncü dikkate girmek de bir armağanmış ama anlamı farklıymış. Bu, ulaştıkları nokta için bir ödülmüş. Ölüm anında, tüm insanlar bilinemeyene girer, fakat bazıları çok kısa bir an için ve sadece Kartal’ın besinini arıtmak için üçüncü dikkate ulaşırmış. “İnsanın en üstün başarısı,” dedi, “bu dikkat derecesine, yaşam gücüne sahipken, titrek bi ışık gibi Kartal’ın gagasına doğru yuvarlanan bedensiz bi farkındalığa dönüşmeden, ulaşmaktır.” Don Juan’in açıklamalarını dinlerken etrafımdaki her şeyin görüntüsünü tamamıyla gözden kaybettim. Görünüşe göre Genaro kalkmış ve çıkıp gitmişti, ortada yoktu. Gariptir, kendimi kayanın üstüne sinmiş, yanımda don Juan’ı beni nazikçe omuzlarımdan kavrayıp tutmuş buldum. Kayanın üstüne uzanıp gözlerimi kapadım. Batıdan esen yumuşak bir esinti vardı. “Uyuma,” dedi don Juan. “Hiçbi sebeple bu kayada uyuyakalma sakın.” Oturdum. Don Juan, gözlerini dikmiş bana bakıyordu. “Kendini rahat bırak,” diye devam etti. “İçsel konuşmanı sustur.” Bir korkuyla sarsıldığımda tüm yoğunlaşmam onun söyledikleri üzerindeydi. Önce ne olduğunu bilemedim; başka bir güvensizlik nöbeti geçiriyorum sandım. Ama sonra bir anda kafama dank etti, akşamüstünün çok geç bir saati olmuştu. Benim bir saat sürdü sandığım konuşma tüm gün sürmüştü.
Bana ne olduğunu anlayamama rağmen bir uyumsuzluk olduğunun tamamen ayırdında olarak, sıçrayıp kalktım. Vücuduma koşma isteği veren garip bir his duyumsadım. Don Juan beni zorla zapt edip durdurdu. Yumuşak yere düştük ve beni orada sımsıkı tuttu. Don Juan’m bu kadar güçlü olduğunu hiç bilmiyordum. Vücudum şiddetle sarsıldı. Kollarım sallanırken her yana savruldu. Ani bir nöbet geçiriyor gibiydim. Yine de bir yanım, vücudumun titreyip, bükülüp sallanmasını hayranlıkla seyredebilecek kadar benden ayrılmıştı. Nihayet spazmlar kesildi ve don Juan beni bıraktı. Sarf ettiği çaba onu soluk soluğa bırakmıştı. Tekrar kayanın üstüne tırmanıp, ben iyileşene kadar orada oturmamızı önerdi. Onu her zamanki sorumla sıkboğaz ettim: Bana ne olmuştu? Benimle konuşurken belirli bir sınırın ötesine itilip sol yanın çok derinlerine girdiğimi söyledi. O ve Genaro, benim peşimden oraya gelmişlerdi. Ve nasıl hızla girdiysem aynı hızla çıkmıştım.
KRAL..
Moonchild White Crow Kusursuz
bir özetleme, bir savaşçıyı rüya gören bedenin üzerindeki kontrolü
kadar—en az— değiştirebilir. Bu açıdan, rüya görme ve iz sürme aynı
sonuca, üçüncü dikkate girişe varır. Bununla birlikte, bir savaşçının
her ikisini de hem bilmesi, hem de uygulaması
gerekir. Florinda kadınlar için, saydam beden içinde bunlardan birinin
diğeri üzerinde başatlık kazanmasının farklı bilinç düzenlemeleri
gerektirdiğini söyledi. Öte yandan erkekler her ikisini de kolaylıkla
yapabilmelerine karşın, kadınların bu sanatlarda ulaşabildikleri beceri
düzeyine ulamaları oldukça güçtür. Özetlemede anahtar unsur, Florinda’ya
göre, nefes almaktı. Nefes almak önıın için büyülü bir şeydi; çünkü
yaşam kaynağıydı. Söylediğine göre, kişi bedeninde uyarılan alanları
azaltabilirse, anımsama daha kolay bir biçimde gerçek- leşebilirmiş.
Sandığın kullanılma amacı da buymuş; böylelikle, nefes alıp verme
yoluyla kişi- anılarının içinde giderek derinliklere ulaşabilirmiş.
Kuramsal olarak iz sürücüler yaşamlarında deneyimlemiş oldukları her
duyguyu anımsamak zorundalarmış ve bu süreç aldıkları ilk nefesle
başlıyormuş. Bu noktada beni uyararak, anlattıklarının yalnızca bir
giriş olduğunu, daha sonra, farklı bir uzamda bana iz sürmenin karışık
yönlerini anlatacağını belirtti. Florinda, velinimetinin kendisine
yeniden yaşanması gereken olguları birer birer yazmasını öğütlediğini
söylemişti. Velinimetinin belirttiğine göre yöntem, ilk alınan nefesle
birlikte başlarmış. Iz sürücüler bu sürece, çeneleri sağ omuzlarının
üzerinde başlarlar ve başlarını yüz seksen derecelik bir kavis yapacak
biçimde çevirirken, yavaşça nefes alırlar. Nefes alma, sol omuza
varıldığında sona erer. Soluk alma edimi sona erdiğinde, baş gevşek bir
konuma getirilir. Daha sonra bakışları ileriye dönük olarak nefes
verirler. Daha sonra, iz sürücüler, listesinin en başında yer alan olayı
ele alırlar ve bu olay içinde hissedilen duyguların tümü anımsanıncaya
değin, o olayla birlikte olurlar. İz sürücüler, anımsadıkları olay her
ne ise, ayırdına vardıkları duyguyu anımsadıklarında, yavaşça nefes
alarak, başlarını sağ omuzlarından sol omuzlarına doğru çevirirler. Bu
soluklanma edimi, enerjinin yeniden kazanılması amacını taşır. Florin-
da’nın savma göre, saydam beden sürekli biçimde örümcek ağına benzeyen
iplikçikler üretir ve her türlü duygu tarafından sevk edilen bu
iplikçikler parıltılı kütleden dışarı yansır. Böylelikle, her etkileşim
ya da duyguların devreye girdiği her durum, bir gizilgüç ile saydam
bedenin içine akar. Iz sürücüler, sağdan sola doğru nefes alarak ve aynı
anda bir duyguyu anımsayarak, nefes almanın büyüsüyle, geride bırakmış
oldukları iplikçikleri toplarlar. Sonra soldan sağa doğru soluk verilir.
Böylelikle iz sürücüler anımsanan olayda var olan diğer parıltılı
bedenler tarafından bırakılan iplikçikleri dışarı fırlatırlar.
Florinda’nın buraya değin anlattıkları iz sürme sanatının zorunlu
önedimlerimiş ve topluluğunun tüm bireyleri bu sanatın daha zorlu
uygulamalarına bir giriş olarak bu edimleri deneyimlermiş. İz sürücüler,
özellikle başkalarının bıraktıkları iplikçikleri dışarı atmak üzere,
dünyada bırakmış oldukları iplikçikleri yeniden ele geçirebilmek için bu
önedimleri uygulamadıkça, kontrollü çılgınlıkla baş edebilmeleri
olanaksızdır, zira bu yabancı iplikçikler kişinin, kendine verdiği önem
konundaki sınırsız kapasitenin de temelini oluşturur. Kontrollü
çılgınlık başkalarını kandırmanın, onları cezalandırmanın, veya onlar
karşısında üstünlük elde etmenin bir yolu olmadığına göre, onu
uygulayabilmek için kişinin kendi kendine gülebilmesi gerekir. Florinda,
ayrıntılı bir özetleme ediminin sağladığı sonuçlardan birinin de,
kişinin insanlarla ilişkilerin özünde yer alan kendi kendine
hayranlığın bunaltıcı tekrarı karşısında gülebilme olduğunu söyledi. Kural iz siirme ve rüya görmeyi birer sanat olarak tanım- lıyormuş; bu nedenle bunlar uygulamalı edimlermiş. Nefesin hayat veren mahiyeti, aynı zamanda kişiye temizleme kapasitesini de kazandırırmış. Özetlemeyi uygulamalı bir konu durumuna getiren de, bu kapasiteymiş.
Bir sonraki buluşmamızda Florinda, son dakika yönergeleri adını verdiği öğretilerini özetledi. Nagual Juan Matus ve savaşçı topluluğu, artık gündelik yaşamla uğraşmak zorunda kalmadığım yolunda bir ortak yargıya vardıklarına göre, bana öğretilenin iz sürme sanatı değil, rüya görme sanatıymış. Bu yargının kökten bir değişime uğradığını ve kendilerini kötü bir duruma düşürdüğünü belirtti; bana iz sürme sanatını öğretmeye vakitleri kalmamıştı. Oysa kendisinin daha sonra, hazır olduğumda görevini yerine getirmek üzere, üçüncü dikkatin dış çevresinde kalm ası gerekiyordu. Öte yandan, onlarla birlikte bu dünyadan ayrılacak olursam, bu sorumluluktan kurtulacaktı. Florinda, velinimetinin bir savaşçının en başta gelen görevleri olarak iz sürmenin üç temel tekniği üzerinde durduğunu söyledi. Bunlar, sırasıyla sandık, özetlenecek olayların listesi ve iz sürücünün nefesidir. Velinimeti, derinlikli bir özetlemenin, insan biçiminin yitirlmesi için en uygun yöntem olduğunu düşünüyormuş. Bu nedenle yaşamlarını özetledikten sonra, örneğin kişisel geçmişin silinmesi, kendi kendine verilen önemin yitirilmesi, rutin alışkanlıkların kırılması gibi edimlerden yararlanmak iz sürücüler için daha kolay olurmuş. Florinda velinimetinin, önce öncülleri anlatarak, daha sonra da savaşçıların eylemlerinin altında yatan gerekçeleri belirterek ne demek istediğini açıklamak üzere tüm çömezlerine örnekler verdiğini söyledi. Velinimeti, iz sürme sanatının bir üstadı olduğu için, Florinda’nın hastalığından ve sağaltımından bir manevra olarak yararlanmış; bu uygulama, yalnızca bir savaşçının yöntemine uyum sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda iz sürme sanatının yedi temel ilkesine de ustaca bir giriş oluşturuyormuş. Önce Florinda’yı kendi savaş alanına çekmiş, Florinda burada onun elindeymiş ve çaresizmiş; ondan gerekli olmayan şeyleri elinden çıkartmasını istemiş; ona vereceği bir kararla yaşamını belli bir amaca göre yönlendirm esini öğretmiş; nasıl gev- şeneceğini öğretmiş; kendi becerilerini yeniden düzenleme konusunda ona yardımcı olabilmek üzere ona farklı ve o güne değin deney imlememiş olduğu bir iyimserlik ve özgüven duyumu kazandırmış; ona zamanı özetlemeyi öğretmiş; ve son olarak da ona, bir iz sürücünün hiçbir zaman kendisini ön plana çıkarmadığını göstermiş.
Kaldırhayranlığın bunaltıcı tekrarı karşısında gülebilme olduğunu söyledi. Kural iz siirme ve rüya görmeyi birer sanat olarak tanım- lıyormuş; bu nedenle bunlar uygulamalı edimlermiş. Nefesin hayat veren mahiyeti, aynı zamanda kişiye temizleme kapasitesini de kazandırırmış. Özetlemeyi uygulamalı bir konu durumuna getiren de, bu kapasiteymiş.
Bir sonraki buluşmamızda Florinda, son dakika yönergeleri adını verdiği öğretilerini özetledi. Nagual Juan Matus ve savaşçı topluluğu, artık gündelik yaşamla uğraşmak zorunda kalmadığım yolunda bir ortak yargıya vardıklarına göre, bana öğretilenin iz sürme sanatı değil, rüya görme sanatıymış. Bu yargının kökten bir değişime uğradığını ve kendilerini kötü bir duruma düşürdüğünü belirtti; bana iz sürme sanatını öğretmeye vakitleri kalmamıştı. Oysa kendisinin daha sonra, hazır olduğumda görevini yerine getirmek üzere, üçüncü dikkatin dış çevresinde kalm ası gerekiyordu. Öte yandan, onlarla birlikte bu dünyadan ayrılacak olursam, bu sorumluluktan kurtulacaktı. Florinda, velinimetinin bir savaşçının en başta gelen görevleri olarak iz sürmenin üç temel tekniği üzerinde durduğunu söyledi. Bunlar, sırasıyla sandık, özetlenecek olayların listesi ve iz sürücünün nefesidir. Velinimeti, derinlikli bir özetlemenin, insan biçiminin yitirlmesi için en uygun yöntem olduğunu düşünüyormuş. Bu nedenle yaşamlarını özetledikten sonra, örneğin kişisel geçmişin silinmesi, kendi kendine verilen önemin yitirilmesi, rutin alışkanlıkların kırılması gibi edimlerden yararlanmak iz sürücüler için daha kolay olurmuş. Florinda velinimetinin, önce öncülleri anlatarak, daha sonra da savaşçıların eylemlerinin altında yatan gerekçeleri belirterek ne demek istediğini açıklamak üzere tüm çömezlerine örnekler verdiğini söyledi. Velinimeti, iz sürme sanatının bir üstadı olduğu için, Florinda’nın hastalığından ve sağaltımından bir manevra olarak yararlanmış; bu uygulama, yalnızca bir savaşçının yöntemine uyum sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda iz sürme sanatının yedi temel ilkesine de ustaca bir giriş oluşturuyormuş. Önce Florinda’yı kendi savaş alanına çekmiş, Florinda burada onun elindeymiş ve çaresizmiş; ondan gerekli olmayan şeyleri elinden çıkartmasını istemiş; ona vereceği bir kararla yaşamını belli bir amaca göre yönlendirm esini öğretmiş; nasıl gev- şeneceğini öğretmiş; kendi becerilerini yeniden düzenleme konusunda ona yardımcı olabilmek üzere ona farklı ve o güne değin deney imlememiş olduğu bir iyimserlik ve özgüven duyumu kazandırmış; ona zamanı özetlemeyi öğretmiş; ve son olarak da ona, bir iz sürücünün hiçbir zaman kendisini ön plana çıkarmadığını göstermiş.
KRAL..
Moonchild White Crow “Kuralın
birinci ilkesine göre bizleri çevreleyen her şey, anlaşılmaz bir
gizemdir. Kuralın ikinci ilkesine göre, bu gizemi çözebilmek için uğraş
vermemiz gerekir ancak bunu başarabilme umuduna kapılmamalıyız. “Üçüncü
kurala göreyse, kendisini çevreleyen
anlaşılmaz gizemin ve görevinin bunu çözmek olduğunun farkında olan
savaşçı, gizemler arasında ait olduğu yeri alır, kendisini de gizemin
bir parçası olarak görür. Sonuçta, bir savaşçı için varlığın gizeminin
sonu yoktur; bu varlık ister bir çakıl taşı, ister bir karınca, ister
kişinin kendisi olsun. İşte bir savaşçının alçak gönüllülüğü burada
yatar. Her şey eşittir.” Uzun bir sessizlik oldu. Florinda gülümsedi ve
saçının örgüsüyle oynadı. Yeterince yorulduğumu söyledi.
Florinda’yı üçüncü ziyaretimde, don Juan kapıda yanımdan ayrılmadı ve benimle birlikte içeri girdi. Topluluğunun tüm üyeleri evde toplanmışlardı, sanki uzun bir yolculuktan geri dönmüşüm gibi beni selamladılar. Bu çok hoş bir olaydı; Florinda ilk kez benim yanımda onlara katılıyordu.
Florinda’nın evine bir sonraki gidişimde, don Juan, daha önce de yaptığı gibi beni birdenbire içeri doğru itiverdi. Şaşkınlığım çok büyük oldu. Florinda holde beni bekliyordu. Bir anda sisten duvarın görünür olduğu duruma girmiştim. Salondaki koltuğa oturur oturmaz “7z sürme sanatının ilkelerinin bana nasıl gösterildiğini sana anlatmıştım,” diye başladı konuşmasına. “Şimdi, aynı şeyi senden bekliyorum. Nagual Juan Matus bu ilkeleri sana nasıl gösterdi?” Bunları hemen anımsayanlayacağımı söyledim. Düşünmem gerekiyordu, oysa düşünemiyordum. Bedenim ürkmüştü. “Olayları karmaşıklaştırma,” dedi emreden bir sesle. “Yalın olmaya çalış. Düşünmen gereken bir savaşa girip giremeyeceğindir, zira tüm savaşlar birinin yaşamına mal olur. Bu, iz sürme sanatının üçüncü kuralıdır. Bir savaşçı, en son hamlesini burada ve şimdi yapacağını bilmeli, buna hazır olmalıdır. Ancak bu, aceleyle, gelişigüzel yapılacak bir şey değildir. Düşüncelerimi bir türlü toparlayanııyordum. Ayaklarımı uzattım ve koltuğa uzandım. Düğümlendiği hissine kapıldığım bedenimin orta bölgesini rahatlatabilmek üzere derin derin nefes aldım. tJTyi,” dedi Florinda. Görüyorum ki iz sürme sanatının dördüncü ilkesini uyguluyorsun. Rahatla, kendini bırak, hiçbir şeyden korkma. Bizi yönlendiren güçler ancak bu şekilde yolumuzu açarlar ve bize yardımcı olurlar. Ancak bu şekilde.”
Florinda’yı üçüncü ziyaretimde, don Juan kapıda yanımdan ayrılmadı ve benimle birlikte içeri girdi. Topluluğunun tüm üyeleri evde toplanmışlardı, sanki uzun bir yolculuktan geri dönmüşüm gibi beni selamladılar. Bu çok hoş bir olaydı; Florinda ilk kez benim yanımda onlara katılıyordu.
Florinda’nın evine bir sonraki gidişimde, don Juan, daha önce de yaptığı gibi beni birdenbire içeri doğru itiverdi. Şaşkınlığım çok büyük oldu. Florinda holde beni bekliyordu. Bir anda sisten duvarın görünür olduğu duruma girmiştim. Salondaki koltuğa oturur oturmaz “7z sürme sanatının ilkelerinin bana nasıl gösterildiğini sana anlatmıştım,” diye başladı konuşmasına. “Şimdi, aynı şeyi senden bekliyorum. Nagual Juan Matus bu ilkeleri sana nasıl gösterdi?” Bunları hemen anımsayanlayacağımı söyledim. Düşünmem gerekiyordu, oysa düşünemiyordum. Bedenim ürkmüştü. “Olayları karmaşıklaştırma,” dedi emreden bir sesle. “Yalın olmaya çalış. Düşünmen gereken bir savaşa girip giremeyeceğindir, zira tüm savaşlar birinin yaşamına mal olur. Bu, iz sürme sanatının üçüncü kuralıdır. Bir savaşçı, en son hamlesini burada ve şimdi yapacağını bilmeli, buna hazır olmalıdır. Ancak bu, aceleyle, gelişigüzel yapılacak bir şey değildir. Düşüncelerimi bir türlü toparlayanııyordum. Ayaklarımı uzattım ve koltuğa uzandım. Düğümlendiği hissine kapıldığım bedenimin orta bölgesini rahatlatabilmek üzere derin derin nefes aldım. tJTyi,” dedi Florinda. Görüyorum ki iz sürme sanatının dördüncü ilkesini uyguluyorsun. Rahatla, kendini bırak, hiçbir şeyden korkma. Bizi yönlendiren güçler ancak bu şekilde yolumuzu açarlar ve bize yardımcı olurlar. Ancak bu şekilde.”
KRAL..
Moonchild White Crow Don
Juan beni Florinda’ya bir sonraki götürüşünde, kapının önünde tam
ayrılmadan önce, Florinda’nın bana söylediklerini yineleyerek,
kendisinin ve topluluğunun üçüncü dikkate girme zamanlarının
yaklaştığını söyledi. Sonra da herhangi bir soru sormama fırsat vermeden beni evin içine
doğru itiverdi. İtişi beni yalnızca evin içine değil, en keskin bilinç düzlemime de sokmuştu. Sis duvarını gördüm. Florinda, don Juan’ın beni içeri itmesini bekliyormuş gibi, holde duruyordu. Koluma girdi ve sessizce beni oturma odasına götürdü. Oturduk. Sohbet etmek istedim, ancak konuşamadım. Nagual Juan Matus gibi kusursuz bir savaşçı tarafından yapılan bir itişin kişiyi farklı bir bilinç düzlemine aktarabileceğini söyledi. En baştan beri benim hatam, yöntemin önemine duyduğum inançmış. Oysa, bir savaşçıyı farklı bir bilinç düzlemine doğru itiş tarzı, ancak iki katılımcı, özelikle itişi yapan kişi, kusursuzsa ve kişisel erkle doluysa yararlı olabilirmiş. Sis duvarını görmek, beni olağanüstü derecede sinirli yapmıştı. Bedenim, kontrolümün dışında titriyordu. Florinda, bedenimin titremesini kişinin bu bilinç düzeyinde bulunduğu sırada aktif olmayı arzulamayı öğrenmiş olmasıyla iliş- kilendiriyor, bedenimin en keskin dikkatini yapılanlar üzerinde değil, söylenenler üzerinde odaklamasını öğrenebileceğini söylüyordu. Daha sonra bana, sol yan bilincinde bulunmanın oldukça işe yaradığını belirtti. Nagual Juan Matus, yüksek bilinç konumuna geçebilmem için beni zorlayarak, ve savaşçılarıyla etkileşime girmeme yalnızca bu durumdayken izin vererek beni korumuş oluyordu. Florinda, onun taktiğinin öteki benliğin küçük bir bölümünü kasıtlı olarak ilişki anılarıyla doldurarak, işleyip yontmak olduğunu söyledi. Anılar günün birinde öteki benliğin ölçülemez zenginliğine doğru bir yolculuğa çıkmadan önce ussal bir çıkış noktası işlevini görmek üzere yeniden bilincin düzeyine çıkıncaya kadar unutulurmuş. Çok gergindim, bana yaşam öyküsünü kalan bölümünü anlatmayı sürdürerek sakinleştirmeyi önerdi. Bunun gerçekte, dünyada bir kadın olarak kendi yaşamının öyküsü değil, değersiz bir kadına bir savaşçı olması için nasıl yardım edildiğinin öyküsü olduğunu vurguladı.
Anlattığına göre bir kez sağaltıcıyı görmeye karar verdikten sonra, onu durdurabilmek mümkün olmamış. Hizmetçi kız ve dört adamın taşıdığı bir sedyenin üzerinde tüm yaşamını değiştiren iki günlük bir yolculuğa çıkmış. Yol yokmuş. Dağlık bir alanda, zaman zaman adamların sırtlarında ilerliyorlarmış. Sağaltıcının evine gece geç saatlerde varmışlar. Ev iyice aydınlatılmış ve içerde bir sürü insan varmış. Yaşlı, kibar bir adam kendisine sağaltıcının bir hastayı ziyaret etmek üzere oradan ayrıldığını, o gün geri dönmeyeceğini söylemiş. Adam, sağaltıcının çalışmaları konusunda oldukça bilgi sahibi görüntiyormuş ve Florinda onunla rahat rahat konuşabileceğini düşünmüş. Adam oldukça yardımsever davranıyormuş ve ona açılarak kendisinin de bir hasta olduğunu belirtmiş. Hastalığının kendisini onulmaz bir duruma getirdiğini, bu yüzden dünyaya ilgisini yitirdiğini söylemiş. Geç saatlere kadar hoşbeş etmişler. Yaşlı adam öylesine yardımsevermiş ki, sağaltıcı geri döniinceye kadar dinlenebilmesi için Florinda’ya kendi yatağını vermiş.
doğru itiverdi. İtişi beni yalnızca evin içine değil, en keskin bilinç düzlemime de sokmuştu. Sis duvarını gördüm. Florinda, don Juan’ın beni içeri itmesini bekliyormuş gibi, holde duruyordu. Koluma girdi ve sessizce beni oturma odasına götürdü. Oturduk. Sohbet etmek istedim, ancak konuşamadım. Nagual Juan Matus gibi kusursuz bir savaşçı tarafından yapılan bir itişin kişiyi farklı bir bilinç düzlemine aktarabileceğini söyledi. En baştan beri benim hatam, yöntemin önemine duyduğum inançmış. Oysa, bir savaşçıyı farklı bir bilinç düzlemine doğru itiş tarzı, ancak iki katılımcı, özelikle itişi yapan kişi, kusursuzsa ve kişisel erkle doluysa yararlı olabilirmiş. Sis duvarını görmek, beni olağanüstü derecede sinirli yapmıştı. Bedenim, kontrolümün dışında titriyordu. Florinda, bedenimin titremesini kişinin bu bilinç düzeyinde bulunduğu sırada aktif olmayı arzulamayı öğrenmiş olmasıyla iliş- kilendiriyor, bedenimin en keskin dikkatini yapılanlar üzerinde değil, söylenenler üzerinde odaklamasını öğrenebileceğini söylüyordu. Daha sonra bana, sol yan bilincinde bulunmanın oldukça işe yaradığını belirtti. Nagual Juan Matus, yüksek bilinç konumuna geçebilmem için beni zorlayarak, ve savaşçılarıyla etkileşime girmeme yalnızca bu durumdayken izin vererek beni korumuş oluyordu. Florinda, onun taktiğinin öteki benliğin küçük bir bölümünü kasıtlı olarak ilişki anılarıyla doldurarak, işleyip yontmak olduğunu söyledi. Anılar günün birinde öteki benliğin ölçülemez zenginliğine doğru bir yolculuğa çıkmadan önce ussal bir çıkış noktası işlevini görmek üzere yeniden bilincin düzeyine çıkıncaya kadar unutulurmuş. Çok gergindim, bana yaşam öyküsünü kalan bölümünü anlatmayı sürdürerek sakinleştirmeyi önerdi. Bunun gerçekte, dünyada bir kadın olarak kendi yaşamının öyküsü değil, değersiz bir kadına bir savaşçı olması için nasıl yardım edildiğinin öyküsü olduğunu vurguladı.
Anlattığına göre bir kez sağaltıcıyı görmeye karar verdikten sonra, onu durdurabilmek mümkün olmamış. Hizmetçi kız ve dört adamın taşıdığı bir sedyenin üzerinde tüm yaşamını değiştiren iki günlük bir yolculuğa çıkmış. Yol yokmuş. Dağlık bir alanda, zaman zaman adamların sırtlarında ilerliyorlarmış. Sağaltıcının evine gece geç saatlerde varmışlar. Ev iyice aydınlatılmış ve içerde bir sürü insan varmış. Yaşlı, kibar bir adam kendisine sağaltıcının bir hastayı ziyaret etmek üzere oradan ayrıldığını, o gün geri dönmeyeceğini söylemiş. Adam, sağaltıcının çalışmaları konusunda oldukça bilgi sahibi görüntiyormuş ve Florinda onunla rahat rahat konuşabileceğini düşünmüş. Adam oldukça yardımsever davranıyormuş ve ona açılarak kendisinin de bir hasta olduğunu belirtmiş. Hastalığının kendisini onulmaz bir duruma getirdiğini, bu yüzden dünyaya ilgisini yitirdiğini söylemiş. Geç saatlere kadar hoşbeş etmişler. Yaşlı adam öylesine yardımsevermiş ki, sağaltıcı geri döniinceye kadar dinlenebilmesi için Florinda’ya kendi yatağını vermiş.
KRAL..
Moonchild White Crow La
Gorda onu yanlarına almadıklarını söyledi. Ancak Nagual Juan Matus ona
bir zamanlar benim dirimsel enerjiden yoksun olduğumu, bir ölüden
farksız olduğumu, hepsinin sırayla bedenime taze enerji üflediklerini
söylemişti. O dünyada, yaşam gücüne sahip herkes
bunu üfleyerek diğerlerine aktarabilirmiş. Nefeslerini, üzerinde bir
depolama noktası bulunan tüm deliklere gönderebilirlermiş. İlk üfleyen
Silvio Manuel olmuş, onu Nagual kadın izlemiş. Enerjimin kalan bölümünü
Nagual Juan Matus’un topluluğunun diğer üyeleri oluşturmuş. Enerjilerini
içime üfledikten sonra, Nagual kadın beni sisten çıkartarak, Silvio
Manuel’in evine taşımış. Başım güney doğu yönüne gelecek biçimde beni
yere yatırmışlar. La Gorda, ölü gibi yattığımı söyledi. Onunla birlikte
Genaıolar ve küçük kız kardeşler de oradalarmış. Nagual kadın onlara
benim hasta olduğumu, ancak bir gün geri dönerek kendilerine
özgürlüklerine kavuşmakta yardımcı olacağını, zira bunu başarmadan benim
de özgür olamayacağomı anlatmıştı. Sil- vio Manuel bana nefesini vermiş
ve yaşama döndürmüş. Bu yüzden, la Gorda ve küçük kız kardeşler Silvio
Manuel’in benim efendim olduğumu anımsıyorlardı. Hiçbir şey olmamış gibi
beni yatağıma götürmüş ve uyumaya bırakmış. Uyandıktan sonra oradan
ayrılmış ve geri dönmemiştim. Daha sonra tüm olup biteni unutmuş, zira
bir daha hiç kimse onu sol yanına itmemiş. Geri dönüp, onu diğerlerinin
arasında bulduğum, o kasabaya yerleşmiş. Nagual Juan Matus ve Genaro iki
ayrı ev kurmuşlar. Genaro erkeklerin bakımını, Nagual Juan Matus’sa
kadınların bakımını üstlenmiş.
Uykuya daldığımda kendimi bunalmış ve güçsüz hissediyordum. Uyandığımdaysa tamamen kendimdeydim; içim içime sığmıyordu ve olağanüstü, o güne değin tanımadığım bir enerji tüm bedenimi kaplamıştı. Ancak duyduğum bu heyecan, don Juan’ın bana la Gorda’dan ayrılacağımı, ona yardım etmek üzere geri dönmeye hazır olacağım güne kadar tek başıma kalıp, kusursuzlaştırmayı öğrenmem gerektiğini söylediğinde kayboldu. Don Juan kaygılanmamamı ve cesaretimi yitirmememi istedi, zira kuralın taşıyıcısı, gerçek görevimi bana göstermek üzere bir gün mutlaka kendisini bana tanıtacaktı. O günden sonra, oldukça uzun bir süre don Juan’ı görmedim. Geri döndüğümde sürekli olarak bilincimin sağ yanından sol yanma geçmemi sağladı; bunu yaparken iki amacı bulunuyordu. Birincisi, savaşçı topluluğu ve Nagual kadınla aramdaki ilişkileri sürdürmemi sağlamak, İkincisiyse beni, kendisiyle ilişkilerimin kalan yıllarında sürekli ilişkide bulunacağım Zuleica’nın dolaysız gözetimi altında tutmaktı. Zuleica’nm gözetimine teslim edilmemin nedenini don Juan şöyle açıklıyordu: Silvio Manuel’in esas planına göre,biri sağ yanım, diğeri sol yanım için olmak üzere bana öğretilmesi gereken iki tür yönerge bulunmalıydı. Sağ yana ait yönerge, normal bilinç düzlemine aitti ve beni insanların içinde gizil durumda farklı bir bilincin var olduğuna duyduğum mantıksal bir inanca yönlendiriyordu. Bu yönergeden don Juan sorumluydu. Sol yana ait yönergelerin bana öğretilmesi göreviyse Zuleica’ya verilmişti; bu yönerge yüksek bilinç durumunu ve yalnızca ikinci dikkatin kullanımını ilgilendiriyordu. Bu nedenle, Meksika’ya her gidişimde, zamanımın yarısını Zuleica, diğer yarısını don Juan’la geçiriyordum.
Uykuya daldığımda kendimi bunalmış ve güçsüz hissediyordum. Uyandığımdaysa tamamen kendimdeydim; içim içime sığmıyordu ve olağanüstü, o güne değin tanımadığım bir enerji tüm bedenimi kaplamıştı. Ancak duyduğum bu heyecan, don Juan’ın bana la Gorda’dan ayrılacağımı, ona yardım etmek üzere geri dönmeye hazır olacağım güne kadar tek başıma kalıp, kusursuzlaştırmayı öğrenmem gerektiğini söylediğinde kayboldu. Don Juan kaygılanmamamı ve cesaretimi yitirmememi istedi, zira kuralın taşıyıcısı, gerçek görevimi bana göstermek üzere bir gün mutlaka kendisini bana tanıtacaktı. O günden sonra, oldukça uzun bir süre don Juan’ı görmedim. Geri döndüğümde sürekli olarak bilincimin sağ yanından sol yanma geçmemi sağladı; bunu yaparken iki amacı bulunuyordu. Birincisi, savaşçı topluluğu ve Nagual kadınla aramdaki ilişkileri sürdürmemi sağlamak, İkincisiyse beni, kendisiyle ilişkilerimin kalan yıllarında sürekli ilişkide bulunacağım Zuleica’nın dolaysız gözetimi altında tutmaktı. Zuleica’nm gözetimine teslim edilmemin nedenini don Juan şöyle açıklıyordu: Silvio Manuel’in esas planına göre,biri sağ yanım, diğeri sol yanım için olmak üzere bana öğretilmesi gereken iki tür yönerge bulunmalıydı. Sağ yana ait yönerge, normal bilinç düzlemine aitti ve beni insanların içinde gizil durumda farklı bir bilincin var olduğuna duyduğum mantıksal bir inanca yönlendiriyordu. Bu yönergeden don Juan sorumluydu. Sol yana ait yönergelerin bana öğretilmesi göreviyse Zuleica’ya verilmişti; bu yönerge yüksek bilinç durumunu ve yalnızca ikinci dikkatin kullanımını ilgilendiriyordu. Bu nedenle, Meksika’ya her gidişimde, zamanımın yarısını Zuleica, diğer yarısını don Juan’la geçiriyordum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)