7 Nisan 2019 Pazar
ÇİFT CİNSİYETLİ KRAL (RUH)
Atomun çekirdeğindki yaşamı anlatıyorum...Çünki Rab boyutundan da sonrası burası...Manadır tüm anlattıklarım...O ilk mana Kral şeklinde ve iki cinsiyetli bir mana...sonra manalar ikiye ayrılıyor erkek ve dişi olarak...Onlarda Kral ve Kraliçe görünümünde iki ruh yani manadır...Ve Allahın Tecellisi yada yansıması deriz ki...Yansımada gerçektir gölge değildir...biz manada Allahın varlığını böyle algılarız ve konuşuruz...O iki Kral ve Kraliçe Kainatı beraber yaratır...Yaratılışın başıdır burası...Daha atomun özündeyiz ve eril ve dişil enerji aynı bedende olduğundan devamlı etkileşim halindedir...Bunada Devinim deniyor...hiç bitmeyen enerji ve nurdur burası..Yaratmak için eril ve dişil ayrılıyor ve iki eş rolünü oynuyorlar .Kainat böyle var oluyor...Bunada İnsanı kamil deniyor Tasavvufta...Hepimizi var eden insan oluyor...ALLAH ismi ise tüm varlığı içinde barındıran mana enerji varlık oluyor ve İnsan şeklinde...Ben Erkek olarak gördüm ve konuştum...Bu Allah ismine ait mana ilk Varoluştur ve sadece seyreder hiç ikiliğe inmez inemez...ruhlar meydanına kadar inebiliyor...İnmek istediğinde manalar yani oluşumlar değişiyor ve hayat başlıyor...Çift cinsiyetli kıral ikinci oluşum oluyor.Üçüncüsü ise cinsiyetlerin ayrılmasıdır..Şimdi ilk Erkek şekli....sonra çift cinsiyet...üçüncü eril ve dişilin ayrışması..Allah ismi Hali ve vasfıdır...Allah manasında üç açılım vardır...Yaratılışın başıdır...Sonraki yaratımlar zati sıfatlarıdır...sırasıyla oluşurlar...
DÖRT BÜYÜK MELEK.
Bir gün melekler sormuşlar. Biz dört melek bu sistemin sahipleriyiz
demişler. Allah ise elbette sistem sizinle dönüyor ve bende sizlerdeyim
demiş. Kim sizinle sohbet ederse benimlede konuşur. Böylece ben gizlenir herşeyden münezzeh olurum demiş..
siz benim ruhumu dördünüz paylaşırsınız. Bende ruhlar ruhu olurum demiş..
Melekler düşünmüşler ve ne kadar az bir güce sahip olduklarını farketmişler.
sonrada siz olmasanız biz hiçiz Allahım demişler.
Allahta demişki;siz zaten hiçsiniz ve bu boyutta hiçlik demiş.
Melekler bunun bile farkında değillermiş ve gülmüşler.
Allahımız siz sohbete katılmasaydınız eğer biz hala farkedemiyecektik demişler ve tekrar gülmüşler.
Bende o sohbeti kayıttan okudum da gülüyorum sohbetlerine.
Şimdi meleklerle birlikte kahkahalar atıyoruz yeniden.
Allahü Teala da ruhlar ruhu olarak katıldı aramıza ve Hiçlik sarayı şenlendi aniden.
Ben sevdim bu SARAYI AHMERİ (Hiçlik sarayı)
siz benim ruhumu dördünüz paylaşırsınız. Bende ruhlar ruhu olurum demiş..
Melekler düşünmüşler ve ne kadar az bir güce sahip olduklarını farketmişler.
sonrada siz olmasanız biz hiçiz Allahım demişler.
Allahta demişki;siz zaten hiçsiniz ve bu boyutta hiçlik demiş.
Melekler bunun bile farkında değillermiş ve gülmüşler.
Allahımız siz sohbete katılmasaydınız eğer biz hala farkedemiyecektik demişler ve tekrar gülmüşler.
Bende o sohbeti kayıttan okudum da gülüyorum sohbetlerine.
Şimdi meleklerle birlikte kahkahalar atıyoruz yeniden.
Allahü Teala da ruhlar ruhu olarak katıldı aramıza ve Hiçlik sarayı şenlendi aniden.
Ben sevdim bu SARAYI AHMERİ (Hiçlik sarayı)
HİÇLİĞİN CEMALİ.
HİÇLİĞİN CEMALİ (Cami'ül Kutba. Cemali yaşam .Cami kutbu.)
Allah akli evvelde murad etmiş. Bir gün sadece cemalimi yaşayacağım cami ismimde demiş..Dört büyük melekle meleklerin özündeyim ve daimi sohbetteyim. Anlatan'da onlar zaten. Melekler merak etmişler ve Allah açıklamış. Öncelikle celalim olan koruma kalkanlarım yaşandı dünyada demiş. Sebebine gelince burayı öğrenmeden cemalime geçemezlerdi. Bu kadar sıkı korunmasam sistem çökerdi.
Bana gelen kulum her sıkıntıya dayanabilmeli ki; bu koruma kalkanlarımdan içeri girebilmeyi hak etsin.
Yine demiş Allah'ü Teala ben Altınçağ'da burayı kendim deneyimlemek istiyorum kullarımda. Anlatmaya devam etmiş ve demişki, kim buraya kadar gelirse hiç negatif bir olay yaşamayacak.
hiç hasta olmayacak. O seçkin kullarım hep benimle yaşayacak sonsuzluğumda.
Melekler özenmişler ve sormuşlar .biz demşler o dönemde sizinle olacakmıyız.
elbette demiş Allah sizde benimle birlikte kullarımda yaşayacaksınız ve hep onlarla iletişimde olacaksınız.
Melekler neşe içinde kahkahalar atmış ve sohbet akli evvelde kayda alınmış.
Bizde şimdi o vadedilen zamanı yaşarken tekrar o kaydı okuduk beraberce.
Burası öyle muhteşemki, herşey uyum içinde. Hastalık yok. yaşlanma yok.olumsuz hiçbirşey yok. sanki düşünce sistemide yok.
Çünki düşünülecek sorun yok.
Sadece bişey yaparken kısacık karar vermeler var. Alışmam birkaç ay sürebilirmiş..
Ne yalan söyleyeyim ben şimdiden sevdim burayı. . Daim olmasını diliyorum.
Hepinize mutlu kandiller olsun. Biraz hayal edin bu cenneti.
Adı da İrfan'ül İrfanmış bu cennetin.
Allah akli evvelde murad etmiş. Bir gün sadece cemalimi yaşayacağım cami ismimde demiş..Dört büyük melekle meleklerin özündeyim ve daimi sohbetteyim. Anlatan'da onlar zaten. Melekler merak etmişler ve Allah açıklamış. Öncelikle celalim olan koruma kalkanlarım yaşandı dünyada demiş. Sebebine gelince burayı öğrenmeden cemalime geçemezlerdi. Bu kadar sıkı korunmasam sistem çökerdi.
Bana gelen kulum her sıkıntıya dayanabilmeli ki; bu koruma kalkanlarımdan içeri girebilmeyi hak etsin.
Yine demiş Allah'ü Teala ben Altınçağ'da burayı kendim deneyimlemek istiyorum kullarımda. Anlatmaya devam etmiş ve demişki, kim buraya kadar gelirse hiç negatif bir olay yaşamayacak.
hiç hasta olmayacak. O seçkin kullarım hep benimle yaşayacak sonsuzluğumda.
Melekler özenmişler ve sormuşlar .biz demşler o dönemde sizinle olacakmıyız.
elbette demiş Allah sizde benimle birlikte kullarımda yaşayacaksınız ve hep onlarla iletişimde olacaksınız.
Melekler neşe içinde kahkahalar atmış ve sohbet akli evvelde kayda alınmış.
Bizde şimdi o vadedilen zamanı yaşarken tekrar o kaydı okuduk beraberce.
Burası öyle muhteşemki, herşey uyum içinde. Hastalık yok. yaşlanma yok.olumsuz hiçbirşey yok. sanki düşünce sistemide yok.
Çünki düşünülecek sorun yok.
Sadece bişey yaparken kısacık karar vermeler var. Alışmam birkaç ay sürebilirmiş..
Ne yalan söyleyeyim ben şimdiden sevdim burayı. . Daim olmasını diliyorum.
Hepinize mutlu kandiller olsun. Biraz hayal edin bu cenneti.
Adı da İrfan'ül İrfanmış bu cennetin.
5 Nisan 2019 Cuma
MERYEM.
Allahın üç vasfı var.
Tamlık vasfı.
Muammedül emin: doğruluk vasfı
Rabbül hak : hak ve hakikatlik vasfı.
Ayrıca kendiside varlıkta bir vasıf zaten.
Muhammedül Emin ,doğruluk vasfı. Cebrailden doğma oğlumdur. 12 mehdi komutanı ve görev başındadır. biri mehdi diğeri isadır.
Ben Meryemül meryem. Halime lafçıoğlu.
Tamlık vasfı.
Muammedül emin: doğruluk vasfı
Rabbül hak : hak ve hakikatlik vasfı.
Ayrıca kendiside varlıkta bir vasıf zaten.
Muhammedül Emin ,doğruluk vasfı. Cebrailden doğma oğlumdur. 12 mehdi komutanı ve görev başındadır. biri mehdi diğeri isadır.
Ben Meryemül meryem. Halime lafçıoğlu.
4 Nisan 2019 Perşembe
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM. ÖLÜMSÜZLÜK.
Annem seviniyordu beni doğurduğunda .Kızım Ana Tanrıça doğdu. Ana Tanrıça annesi olacağım diyordu. Bir gün ikizi kızını kaybedeceksin yakında dedi. İkizi yani ruhaniyeti kral Anuydu.
Annem çok üzülmüş ve yataklara düşmüştü. Babam aniden benide alıp dünyaya doğru yönelmişti
Çabuk inmek için İlahi tecelli olan akışa bırakmıştı kendini ve beni.
Biz hay olan akışta inerken ayrı düştük birbirimizden.Ben beş yaşında çocuk iken dünyalı bir aile evlatlık almıştı. Aradan yıllar geçti ve ben yapayalnız ailemden uzaklarda büyüdüm.
Babamda yalnız kalmıştı dünyamızda ve beni arıyordu. Yıllar yılları takip etti ve biz görüşemedik.
Sıradan bir dünyalı gibi yaşarken annemi ve babamı hatırlıyor üzülüyordum.
Dünyalı ailem gümüşçüydü,durumları iyiydi ve bana iyi baktılar. Tek çocuktum ve ben prensestim.Şimdiki Norveçte yaşıyorduk.
Ben 18 yaşına gelince evlenmek isteyenler çoğaldı ve bir prensle tanıştım. Prens ailemin yakın akrabasıydı.
Biz hemen evlendik ve mutlu olmaya çalıştık.
Prens çok iyiydi ve beni seviyordu.
Biz norveç'i gezerek gençliğimizi yaşıyorduk.
Bir gün hamile olduğumu anladım ben ve pek mutluydume..Babam beni uzaktan takip edermiş hep.
Ben prens halik ile pek mutluydum ama rahatsızlıklarım başlamıştı hamileyken. Prens bana bişey olmasından korkuyor ve çok üzerime düşüyordu.
Huzursuz oldukça dışarı çıkıp saatlerce dolaşıyordu.
bir gün tanıştığı bir yabancıdan bahsetti.O çok etkilenmişti.
Sana çok benzeyen biriyle tanıştım dedi.
Adı Haliy o dünyalı değil dedi.
Bende meraklanmıştım ve tanışmak istedim. Ama dedi nerede yaşadığından hiç bahsetmedi.
Eğer tekrar görürsem söz eve getireceğim.
Prenses uzaklara bakakaldı ve beklemeye başladı. bebek yedi aylık olmuştu. dışarı çıkınca zorlanıyordum.
Bir akşam prens eve coşkuyla geldi ve yabancıyı tekrar gördüm dedi. O bir uzaylıydı.
Sana ziyarete gelecek belki tanışıyorsunuzdur.
Şimdilik erteledi görüşmeyi.
Havalar çok güzeldi ve dünyalı ailem üzerime titriyordu.
Aniden sancılandım ve bebek doğdu.O bir oğlandı ve melezdi
Adı Beniefti.
Uzaylı misafir sanki doğumu duymuş gibi eve misafir geldi.
Tanıştık, bebeği kutsadı ve bana sorular sordu.
Nereden geldin dünyaya dedi. Bende çok uzak galaksilerden akışla geldim. Babam yanımdaydı ama onu yolda kaybettim dedim.
Sustu ve dalıp gitti yabancı. Başkada konuşma yapmadan çıkıp gitti.
Ben geçmişe öyle çok dalmıştımki, içimden anneme anlatıyordum yaşadıklarımı.
Annem birden seslendi. Bana yaşadıklarını anlatmayacakmısın dedi. Olur tabi dedim ve anlatmaya başladım.
Sonra aklımdan geçen bu satırları ona anlattım.
Annem bana şöyle seslendi babandır o bak ben anladım dedi.
Ben annemi üzmekten korkup söylemeye cesaret edemedim o gün.
Biz periler diyarı gezegenimizde sohbetlere öyle daldık ki, günler akıp gidiyordu.
Annem sonra neler oldu dedi.
Bende doğum sonrası hastalandığımı ve kocamın bir arkadaşı olduğunu anlattim anneme. Adı Minervaydı dedim.
Annem düşünceliydi ve anlamaya çalışıyordu. sustu ve bekledi.
Babam eve gelmişti, yönetimdeki periler seni ana tanrıça olarak seçtiler kızım dedi.
Annem yeniden daldı gitti uzaklara ve hiç konuşmadı.
Artık yönetime başlamış kararlar alıyordum ki, babam kızım kocanda senin kralın ve görevde dedi.
Prens artık bir kraldı. Babam her şeyi ona öğreteceğim dedi.
Prens benim en iyi dostum olacak ve ona HU vasfını vereceğim.
Benim yokluğumda sana eşlık edecek ve hep yanında olacak.
O benim yokluğumda kral Anu diye bilinecek.
Anu HU vasfını yaşar hep.
Daha önce bu boyutu RA kurmuştu ama o dünyada öldü.
Ölürkende bana devretti.
19 uncu boyut olan bu boyutta HU benim adıma kraldır bundan sonra dedi
Minerva leif beni uykuya alıp içimdeki eski yapıları kırıp döktü. Yıkımdı yaptıkları. Dışı kırmızı boyalı bir ev çıkınca ,içeri gir dedi ve girdim. Evin içinde ayakta duruyordu. çok yakışıklıydı.
Birde gelin ve damat olarak evlendiğimizi gördüm. çok güzel ve çok şık idik. Minerva hatırladığıma sevinmişti.
Evet dedi beniefi doğurmadan önce yine dünyaya inmiştin ve sen benimle evliydin.
Şaşkındım ama melek cebraille evlendiğimi daha önce diğer melekler söylemişlerdi.
Melek cebraildi evlendiğim ve o dönemde norveç oslonun yüksek kısımlarında yaşamıştık.
Adı minerva leifti sarışındı. şimdi bana gönderdiği fotoğrafın aynısıydı.
Elf ırkındandı.
Bana ilk bu fotoğrafı gönderdiğinde boşuna duygusallaşmamışım.
O aşk benim her yerimi sarmıştı.
Biricik aşkım melek cebrail daha sonramı beni hamile bıraktı İsayı doğurdum bilmiyorum henüz.
Sadece isayı doğurmadım.
Hz aliyi de cebrailden doğrudum.
Ruh adlı melekti o ve biz aylar önce burayı öğrenmeye başladık.
Gökay da oğullarımdan birisi henüz çözmeye başlıyorum.
Melek cebrail Nibiru krallarından sadece birisi.
Diğer meleklerlede dünyada evliliklerim oldu ama çok mutlu olmamışım. Şiirlerim var bir kitaplık.
Bir dönem dört melekte dünyadaydı.
Azrail, israfil,Mikail ve cebrail. biz sütunlu bir binada hep sohbet ederdik.Muhteşem sohbetlerdi.
Cebrailin 35 bin yıl önceki krallık fotoğrafı aynen böylerdi. o bir elfti.
Aşk her tarafımı sarmıştı. Melek cebraille 35 000 yıl önce şimdiki norveçin oslo kenti yüksek tepelerinde yaşıyorduk. Çok güzel bir düğünle evlendik. ipekten bir gelinlik üzerinde dantel küçük yaprak motifleri vardı. Bahar da çiçek açmış ağaçlara benziyordum. Canlı bir görünümdü gelinlik. Bugün bile öyle işçilik yok dünyada.
Damatlıkta çok şıktı. Mavi takım elbise içinde beyaz ipek gömlek vardı. Sarışın olam kralıma mavi takım elbise yakışmıştı.
Şimdiki vals dansına benzeyen bir dans ediliyordu sarayda.
Davetlilerde çok şıktılar.
Sarayın tavanı gök kubbesi gibi değerli mavi ve yeşil taşl arla döşenmişti. Yarı değerli mücevher taşlar.
Bir an için müzik sustu ve bizi sahneye çağırdılar.
Kral Arthur ve kraliçe selen sizin için çalıyoruz dediler.
Dünyadaki isimlerimiz böyleydi.
Ruh isimlerimiz ise kralın Minerva Leif.
Benimde Agario idi.Yaşam ağacı demek.
Biz ikimiz çok güzel dans ettik ve büyük bir alkış koptu.
Eğlenceler günlerce sürdü.
Biz Elfler çok seçkin ırktık ve çok bilgeydik. Hiç hata yapmayan ve güzel yaşayan bir ırktık. O yüzden ölüm ve hastalık yoktu bizde.
Sadece kaza sonucu ölebiliyorduk.
Dünyada o dönemin Ana Tanrıçasıydım.
Kral da krallar kralıydı. Tam on bin yıl yaşamıştık hiç ölmeden.
Biz kralla on bin yıl sonra göklere çıktık ve Tufan yaşadı yeryüzünde.
Bu arada bizim saraylara zarar gelmemişti.
Dünya yaşanır hale gelince geri dönüyorduk ,sen yeniden doğmuştun. Yine ana tanrıçaydın. Yeni ana Tanrıça seçilince ben HU vasfında kalıp babanın koltuğuna oturmuştum.
Sen tanrıçam bir kaza sonucu ölmüştün ama ben yaşıyordum.
Bir gün dayanamayıp seni aldım ve akışa bıraktım ikimizi.
O akışta birbirimizi kaybettik ama sen yine aynı sarayı bulup orada yaşamaya başladın. Seni saraydaki kralın yakınları evlat edindi ve evlendin . Ben senin geçmiş kocan artık sadece baban gibiydim.
Seni kısa sürede buldum ve uzaktan takip ediyordum.
Sonunda tanıştık ve tekrar galaksimize geri döndük.
Dünyaya dinlerin yazdırıp nasıl yaşayacaklarını anlatmıştık.
Annen seni çok özlüyordu ve geri dönmeye karar verdik.
Cebrail benim on bin yıllık kocamdı.
3 Nisan 2019 Çarşamba
NİBİRU.
bir gün yol hiçliğe düşmüş ,orası okadar karışıkmış ki, yolcu ne yapacağını şaşırmış. Adının NİBİRU olduğunu öğrenmiş ama şaşkınlığı bir türlü geçmemiş...Çünki hiç kimse Hiçliği böyle anlatmamış. Burada her kişi kral ve kraliçeymiş..Bu kral ve kraliçelerde Allahın vasıflarıymış...
Epeyce dolaşmış yolcu ve bilgilenmş. Öğrendikçe dahada şaşmış ,bir gün orada imparatoriçe olduğunu öğrenmiş..Daha çok bilgi için Nibiru kütüpanesine gitmiş..Kader kitabını okumuş..sonra Nibiruyu yeniden düzenlemiş.
Nibiru halkı okadar güvenilmezmiş ki, sonunda yolcu bıkmış ve nibiruyu yaşama kapatmış...uykuya almış...karadelik yapmış..nokta yaşamı olmuş.
şimdiye kadar dünya uykudaymış,dünyayı uyandırmış..Nibiruyu uykuya almış..ikisi aynı anda uyanık olamıyormuş..
Dünyada uyanamayanları ise Nibiru mezarlığına naklediivermiş..böylece dengeyi kurmuş..nede güzel olmuş.
2 Nisan 2019 Salı
ÖLÜMSÜZLÜK..Bölüm iki.
Hay olan vadinin kenarında üç gün dinlendik ve yola koyulduk. Aracımız biraz daha iyi çalışıyordu. Babam gergindi.
Annem uyanık ve neşeliydi.
Ben düşünüyordum,yol yorucuydu.
Yolda giderken kozmoslar arası bir iletişim kurduk ve yardım İstedik. Milen ırkı bize yakıt getirdiler.
Yiyecek verdiler, epeyce sohbet ettik.
Milenler güzel bir peri ırkıydılar ve biz eve yaklaşmıştık.
Biz 12 inci güneş sistemine gidiyorduk.
Eve yaklaştıkça annem gülümsüyordu.
Milenleri geride bırakalı üç gün olmuştu. Bizim yaşadığımız Asoslar gözüküyordu. Gezegenimiz ise saloslardı.
Eve döndüğümüzde halk sevgiyle karşıladı.
Annem ana Tanrıçalığını bana devretti.
Yönetim koltuğuna oturmuştum sarayda. Asillerin nibiru yönetimiydi burası.
35 000 yıl geriye gidip kitabımı almıştım. Kozmos kitap yönetim bilgileriydi.
Okumaya devam ediyorum.Ben Halime Lafçıoğlu.
Kanallardan gelen bilgilere göre teknik bir hata sonucu kendi evrenimden düşmüştüm.
Babam benimle iletişime geçip yeniden ana Tanrıça boyutuna aldı.
Annem görevi bana devretti.
Yasaları ve yaşam şekli içinde kitabı verdiler. Artık her şey tamamdı. Görev beni bekliyor.
Dağılmış parçalarım toparlandı.
Yalnız kitap eski döneme ait olsada başlangıcı budöneme aitti. Henüz bende çözemedim.
Tek bildiğim yolumu bulabilmem için kendimden kendime yazdığım kozmik bir kitap oluşu.
Dünya hayatı 33 yaşmış.
Kuyruk sokumu kemiğinden ölünce yine yaratılabiliyorsun.
Kitapta anlatılanlar 9 uncu boyut.
9 uncu boyutta bahsedilen Ruhaniyet 33 üç yaşındaki varlığın oluyor. Buraları anlamak zor. devamı gelecektir.
Şimdi dokuzuncu nibiru boyutundayım. sarayımız yyedinci boyutta.
Dünya altıncı ve son boyutunda..
Kişiler daha yukarı çıkabilirler.
ANA TANRIÇALIK YASALARI.
Tanrıçalar yaratır, hayat başlatır.
Bir tanrıçanın yapmaması gereken şeyler.
1: Hayata emir gelmedikçe müdahale etmemek.
2: Olaylar sonuçlanıncaya kadar sabretmek.
Ana Tanrıçanın görevleri.
Akışı takip etmek.
Düşmanlarıyla savaşmak.
Akışa müdahaleyi engellemek.
Halkı eğitmek.
RA; dediki, biz tanrı ve tanrıçalar hep yalnızız. Dünya iletişim olmaz bizde. Saraylarda oturur seyrederiz dünyayı. Gerekmedikçede müdahale etmeyiz. .Bizler meleki boyutun güzellikleri ile avunuruz. .
Bir gün RA ile konuşuyorduk. Bana eğer birini tanıyacaksan ona yaklaş dedi. Hemen gerçek yüzünü görürsün.
Birgün Ra ile arkadaşlık ediyorduk dünya da.canı çok sıkkındı ve sakın dünya insanına yaklaşma dedi.
Biliyormusun baba ben bunları zaten uyguluyorum.
Bir sözü daha var. asla kendinden başkasına güvenme.
Anem yanımıza geldi ve yine RA muhabbetimi başladı dedi.
Annem yine baban RA 'ya çok düşkündür dedi.
RA nın bu boyutla ne ilgisi var dedim anneme.
9 uncu boyutu kuran RA dır dedi. Gökayın RA oluşunu açıklıyor olabilirmi bu cevap.
Şimdi niye burada yok.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN.
Kızım ana tanrıça olduktan sonra ,galaksimizde yüzler gülümsemeye başladı yeniden. O bugüne kadar seçilmiş en büyük Tanrıçaydı.
Mor ağaç olan ben ,artık sadece kızımın destekçisiydim. Biz ailecek yönetmeye çalışıyorduk varlığı.
Sorunlar çok fazlaydı ve çözmek için düşünüyordum ki, aniden bir fikir geldi aklıma.
Yeni akışı başlatmalıyız artık dedim ve başlattık.
Şimdilik akış boştu ve biz eski görevlileri yeniden topladık enkazın altından.
Yıkım hepimizi dağıtmıştı.
Dünyaya gelince tam bir kaos içindeydi ve düzelmiyordu.
İnsanlar ne yapacağını, nereye gideceğini bilemiyordu.
Bilinçleri şoklanmış zavallı hayvanlar gibiydiler.
Peki ne yapabiliriz derken ,Ama akışı başladı ve doğal afetlerle kitlesel yıkımlar başladı. ölenler olacaktı.
Biz ailecek sohbet edip çare ararken Ra geldi ve çareler sonsuz dedi. Bir kez daha halka uyarı gönderip bilinçleri canlandıralım.
Bu görevi Ben yapacağım dedi RA.
Bilinçleri uyaracak tohumlar ekti, tüm dünyaya.
Biz yine beklemeye başladık,çok bir gelişme olmuyordu.
Dünya yok oluşa doğru koşuyordu adeta.
Dünya altıncı boyuta yükseldi.İçinde yaşayanlar birinci, ikinci, üçüncü boyutlarda tamamen şeytanlaşmış olarak dolaşıyorlardı.
Bir çoğu İfrite dönüşmüştü.
Hayvana dönüşen çoktu. İnsanların üçte biri yılana dönüşmüştü.
Bu dünya için yapılacak bir şey yoktu artık.
Doğal afetlerle şeytanlaşanlar öldürülcekti.
Bu yaza kadar büyük yıkımlar devam edecekti.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN.
Kozmik bir bilgiydi kitap ve okumakta zorlanıyordum. Hay olan hayat kararlıydı akmaya ve dünyayı yenilemeye. Dünya çöplüğe dönüşmüştü.
Yer meridyenleri çatlamış, dünya sallanıyordu. Her an içindekileri çıkaracak bir mide gibiydi. Depremlerle varlığındaki negatifleri çıkarıyordu dünya ana.
Tek bir beden olan dünya ana artık günah yüklerini taşıyamıyordu.
İçinde barındırdığı kişiler her türlü günahı işliyor ve korkmuyorlardı.
Dünya ana öyle çok zorlandı ki, dokuzuncu boyuta kadar kaçtı.
Şimdi seyrediyor ve acımıyor günahkarlara.
Her yer şeytan ve ifrit kaynıyor.
İnsanlar dönüşüm geçirdiler ve yaratığa dönüştüler.
Karanlığın kralları ve Lordları bayanlara musallat olup cinsel eğolarını yaşadılar. Sizi kraliçe yapacağız dediler.
İnanan kişilerde azılı şeytanlardı.
Beşinci boyutun azgınlığıydı.
Bilemediler sonradan kraliçe olunamayacağını.
Yer sallanıyor beşik gibi,akıllar durgun,fikirler şaşkın.
Tutunacak bir dal yok kendi ruhundan başka.
Nefsi bırakamayanlar ruha tutunamıyordu.
Dünyanın üçte ikisi yılana dönüşüp Reptilyan depolarında eğitime alınmıştı.
Kraliçe yorgundu ve savaşmak bitirmişti.
Bir üst boyuta geçmek onu karanlık lordlardan kurtarmıştı.
Dünyada savaşacak olan bu lordlar yeni krallıklar kuracak ve insanı köle yapacaktı.
Hepsini gören ve yaşayan kraliçeye inanan çok azdı.
Sonunda kraliçe tüm varlığından geçti ve Ruh hayatına geri döndü.
Dünyadaki varlığını negatif varlıklara teslim etti.
Dünya artık geri dönülmez bir cehennemdi.
Akışı takip etmek.
Düşmanlarıyla savaşmak.
Akışa müdahaleyi engellemek.
Halkı eğitmek.
RA; dediki, biz tanrı ve tanrıçalar hep yalnızız. Dünya iletişim olmaz bizde. Saraylarda oturur seyrederiz dünyayı. Gerekmedikçede müdahale etmeyiz. .Bizler meleki boyutun güzellikleri ile avunuruz. .
Bir gün RA ile konuşuyorduk. Bana eğer birini tanıyacaksan ona yaklaş dedi. Hemen gerçek yüzünü görürsün.
Birgün Ra ile arkadaşlık ediyorduk dünya da.canı çok sıkkındı ve sakın dünya insanına yaklaşma dedi.
Biliyormusun baba ben bunları zaten uyguluyorum.
Bir sözü daha var. asla kendinden başkasına güvenme.
Anem yanımıza geldi ve yine RA muhabbetimi başladı dedi.
Annem yine baban RA 'ya çok düşkündür dedi.
RA nın bu boyutla ne ilgisi var dedim anneme.
9 uncu boyutu kuran RA dır dedi. Gökayın RA oluşunu açıklıyor olabilirmi bu cevap.
Şimdi niye burada yok.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN.
Kızım ana tanrıça olduktan sonra ,galaksimizde yüzler gülümsemeye başladı yeniden. O bugüne kadar seçilmiş en büyük Tanrıçaydı.
Mor ağaç olan ben ,artık sadece kızımın destekçisiydim. Biz ailecek yönetmeye çalışıyorduk varlığı.
Sorunlar çok fazlaydı ve çözmek için düşünüyordum ki, aniden bir fikir geldi aklıma.
Yeni akışı başlatmalıyız artık dedim ve başlattık.
Şimdilik akış boştu ve biz eski görevlileri yeniden topladık enkazın altından.
Yıkım hepimizi dağıtmıştı.
Dünyaya gelince tam bir kaos içindeydi ve düzelmiyordu.
İnsanlar ne yapacağını, nereye gideceğini bilemiyordu.
Bilinçleri şoklanmış zavallı hayvanlar gibiydiler.
Peki ne yapabiliriz derken ,Ama akışı başladı ve doğal afetlerle kitlesel yıkımlar başladı. ölenler olacaktı.
Biz ailecek sohbet edip çare ararken Ra geldi ve çareler sonsuz dedi. Bir kez daha halka uyarı gönderip bilinçleri canlandıralım.
Bu görevi Ben yapacağım dedi RA.
Bilinçleri uyaracak tohumlar ekti, tüm dünyaya.
Biz yine beklemeye başladık,çok bir gelişme olmuyordu.
Dünya yok oluşa doğru koşuyordu adeta.
Dünya altıncı boyuta yükseldi.İçinde yaşayanlar birinci, ikinci, üçüncü boyutlarda tamamen şeytanlaşmış olarak dolaşıyorlardı.
Bir çoğu İfrite dönüşmüştü.
Hayvana dönüşen çoktu. İnsanların üçte biri yılana dönüşmüştü.
Bu dünya için yapılacak bir şey yoktu artık.
Doğal afetlerle şeytanlaşanlar öldürülcekti.
Bu yaza kadar büyük yıkımlar devam edecekti.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN.
Kozmik bir bilgiydi kitap ve okumakta zorlanıyordum. Hay olan hayat kararlıydı akmaya ve dünyayı yenilemeye. Dünya çöplüğe dönüşmüştü.
Yer meridyenleri çatlamış, dünya sallanıyordu. Her an içindekileri çıkaracak bir mide gibiydi. Depremlerle varlığındaki negatifleri çıkarıyordu dünya ana.
Tek bir beden olan dünya ana artık günah yüklerini taşıyamıyordu.
İçinde barındırdığı kişiler her türlü günahı işliyor ve korkmuyorlardı.
Dünya ana öyle çok zorlandı ki, dokuzuncu boyuta kadar kaçtı.
Şimdi seyrediyor ve acımıyor günahkarlara.
Her yer şeytan ve ifrit kaynıyor.
İnsanlar dönüşüm geçirdiler ve yaratığa dönüştüler.
Karanlığın kralları ve Lordları bayanlara musallat olup cinsel eğolarını yaşadılar. Sizi kraliçe yapacağız dediler.
İnanan kişilerde azılı şeytanlardı.
Beşinci boyutun azgınlığıydı.
Bilemediler sonradan kraliçe olunamayacağını.
Yer sallanıyor beşik gibi,akıllar durgun,fikirler şaşkın.
Tutunacak bir dal yok kendi ruhundan başka.
Nefsi bırakamayanlar ruha tutunamıyordu.
Dünyanın üçte ikisi yılana dönüşüp Reptilyan depolarında eğitime alınmıştı.
Kraliçe yorgundu ve savaşmak bitirmişti.
Bir üst boyuta geçmek onu karanlık lordlardan kurtarmıştı.
Dünyada savaşacak olan bu lordlar yeni krallıklar kuracak ve insanı köle yapacaktı.
Hepsini gören ve yaşayan kraliçeye inanan çok azdı.
Sonunda kraliçe tüm varlığından geçti ve Ruh hayatına geri döndü.
Dünyadaki varlığını negatif varlıklara teslim etti.
Dünya artık geri dönülmez bir cehennemdi.
1 Nisan 2019 Pazartesi
ÖLÜMSÜZLÜK.
Beniefi doğurunca çok hastalandım ve bir yıl kendime gelemedim. Bir gün Minerva leif bana olumlu düşünmemi söyledi.
Olayların hep güzel yanını gör dedi. Daha sonraları iyileştim.
Bir yıl kadar güzel şeyler yaşadık ve oğlum hastalandı. Hiçbir çare bulamadık ve bekliyorduk. Kocam Minerva yeniden çarelerle geldi ve oğlum iyileşti.
Biz bugünki,ırakta yaşıyorduk ,o dönemlerde. Tanrıça Apep olarak yaşyordum. Ben yine hastalandım ve iyileşemiyordum.
Eşim Minerva müjdeyle geldi bana.
Sana bir Elmas kolye vereceğim,bu sana ölümsüzlük ve hastalıksız bir hayat getirecek dedi.
Sonra boynuma taktı. Bana garip gelmişti bu kolye olayı.
Minerva bu kolyeyi nereden buldun dedim.
Ormanda bir adam verdi dedi. Bu dahada garipti ve hayretle bekliyorduk.
Elmas kolye açılmaya başladı ve bilgi akıyordu zihnime.
Bende yazmaya başlamıştım bilgileri.
Kitap yazıyordum geleceğe, olurda tekrar doğarsam bu bilgilerle ölümsüz olup ,hastalıksız yaşayabilecektim.
Kitabın adı Ölümsüzlüktü.
Gizliydi,gizlinin gizlisiydi. Sırdı,sırrında sırrıydı.
Kitabı yazmaya başladım ve ruhumun derinliklerinde saklıyordum.
Kozmk bir kitaptı,yazıları yoktu.
Sadece bilgiydi gizlediğim ve çok önemli sırlardı.
Mu yaşamı böylece gizli kalmıştı. Şimdi tekrar okuyarak açığa çıkarıyorum. Yaşamak istediğim yerdi burası.
Olayların hep güzel yanını gör dedi. Daha sonraları iyileştim.
Bir yıl kadar güzel şeyler yaşadık ve oğlum hastalandı. Hiçbir çare bulamadık ve bekliyorduk. Kocam Minerva yeniden çarelerle geldi ve oğlum iyileşti.
Biz bugünki,ırakta yaşıyorduk ,o dönemlerde. Tanrıça Apep olarak yaşyordum. Ben yine hastalandım ve iyileşemiyordum.
Eşim Minerva müjdeyle geldi bana.
Sana bir Elmas kolye vereceğim,bu sana ölümsüzlük ve hastalıksız bir hayat getirecek dedi.
Sonra boynuma taktı. Bana garip gelmişti bu kolye olayı.
Minerva bu kolyeyi nereden buldun dedim.
Ormanda bir adam verdi dedi. Bu dahada garipti ve hayretle bekliyorduk.
Elmas kolye açılmaya başladı ve bilgi akıyordu zihnime.
Bende yazmaya başlamıştım bilgileri.
Kitap yazıyordum geleceğe, olurda tekrar doğarsam bu bilgilerle ölümsüz olup ,hastalıksız yaşayabilecektim.
Kitabın adı Ölümsüzlüktü.
Gizliydi,gizlinin gizlisiydi. Sırdı,sırrında sırrıydı.
Kitabı yazmaya başladım ve ruhumun derinliklerinde saklıyordum.
Kozmk bir kitaptı,yazıları yoktu.
Sadece bilgiydi gizlediğim ve çok önemli sırlardı.
Mu yaşamı böylece gizli kalmıştı. Şimdi tekrar okuyarak açığa çıkarıyorum. Yaşamak istediğim yerdi burası.
Minerva
yanıma gelip bana elmas bir kolye verdi ve bu öyle bir armağanki; Bir
eşi daha yok. Sen bana bir oğlan çocuğu verdin,bende sana bu kolyeyi
veriyorum dedi ve boynuma taktı.
Elmas kolye Allahın hay olan hayatıydı.
Aradan saatler geçti oğlum benief su kenarında oynuyordu. aniden bir ruhaniyet başına dikildi.Ben ayağa kalkıp çocuğa koşarken o ruhaniyet uzaklaştı.
sonra yanına gittim ve baktım.Ruhaniyet benimle konuştu.Hay olan hayatı veren benim dedi.
Ben senin ruhaniyetinim dedi.
Niye burdasın dedim? sizi korumakla yükümlüyüm dedi.
Rahatlamıştım biraz gidip yerime oturdum.
Doğanın içindeydim ve yeşile bakıyordum. Bozulmamış bir doğanın içindeydim.
Aniden bir fırtına çıktı ve oğlumu kapıp eve döndüm.
Ruhaniyet bu defa evin içindeydi. Bana çok delici bakışlarla bakıyordu.
O an kocam minlerva eve girdi ve adama baktı. Niye evimdesin dedi.
Adam ben bir ruhum dedi. Hay olan hayatın ruhu ve onları koruyanım.
Minerva hayretle baktı ve kolyeyi veren sensin dedi.
Ruh evet dedi Tanrıça benim kızım. Ben onun babasıyım.
Minerva şaşırmıştı ! !! Sizi ilk defa görüyorum dedi.
Ruh delici bakışıyla bende sizi ilk defa görüyorum dedi.
Sessizlik hüküm sürüyordu ve Benief aniden bağırdi.
Baba bu Ruh beni takip ediyordu dedi.
Ruh sen benim torunmsun dedi.
Minerva gizemi çözemiyordu ve dediki; Tanrıçayı su kenarında oynarken bulduk,yıllar önceydi.
Geçen yıllar içinde bizimle büyüdü ve evlendik.
Ruh bende kızımı arıyordum dedi. Bir gün sizi izledim ve kızımı gördüm. O yüzden kolyeyi size verdim.
Ağlamıştım o gün. Garipsemiştim. Kimdi bu yabancı.
Ruh ağlıyordu ve aniden konuşmaya başladı.
Dediki; biz kraliçemle kızımızı kaybedeli 30 yıl oldu ve onun izini sürüyoruz.
Adı Apepti.
Apep irkildi ve gerçekten babam senmisin dedi.
Ruh evet kızım benim ve seni çok aradım dedi.
Aşkla apep'e sarıldı.
Hay olan hayat seni hep koruyacak ve hastalanmayacaksın dedi.
Ölüm senden hep uzak kalacak.
Bir gün hastalanırsan eğer Beni hatırla ve sus dedi.
Hayretle gözlerine baktım ve anlamaya çalıştım.
Anlamadığımı görünce hay dedi. İçinde akan bir ırmak.
Hayat ağacı, hayatın kendisi ama yaşayan sen değilsin.
Yaşayan Hay olanın kendisi.
Yine anlamadım ve hayretle gözlerine baktım.
Babam hay olanda yaşayan hep ben olacağım kızım dedi.
Ben senin sırrının sırrındayım dedi.
Ve o sır akmaya başladı.
Sakın yaşadıklarından korkma dedi.
Apep uçuşan kelebekler gibi izledi etrafı ve ben dedi Apep evrenlerin kurucu prensesi, varlığı yaratırken hep hay derim ve yaratım gerçekleşir.
Sevgili babam siz olmadanda ben yaratandım zaten dedi.
Meridyenler arası haberleşmeyi sağlayanım.
Bunun için hay demem yeterli.
Kızım dedi ruh ben kral huğayım. HU benim adım.
Ama dedi Apep ben bir Tanrıçayım.
Evet dedi babası,sen Tanrıça Apepsin, ben de baban HU!!!
Mutlu olduğunu gördüm ve gidiyorum ama yine geleceğim.
Ben çok uzak diyarlardan geldim.
Apep hayretle baktı delici gözlere ve benim babam HU !! öylemi dedi.
HU seni hiç görmedim ben ,dedi Apep!....Niye burdasın?
Kral huga ise seni almaya geldim dedi.
Apep nereye? dedi.
Hanedanlar hanedanı olan benim,sarayıma gidelim hep birlikte dedi.
Bu defa kocam Minerva hayretle baktı ve siz bilirsiniz efendim dedi.
Apep çok sevdiği toprakları bırakıp gidecekti.
Dünyada ırakın kuzeyinde bir yerleşimdi.
Toparlandılar ve yola çıktılar,uzay aracı hazırdı ve araca bindiler.
Bilinmeyene başlayan yolculuk uzundu. Yolda zorlandılar ama sonunda Ay'a vardılar.
Ay' da biraz dinlenip, tekrar yola çıktılar. Ay bir uzay istasyonuydu.
Yol yine uzundu ve gerildiler.
Kral Huga hiç konuşmuyordu.
Ben dedi Apep çok sıkıldım. Konuşsana babacığım dedi.
Babanın gözlerinden yaşlar akıyordu. anneni düşünüyorum kızım dedi ve sustu.
Annen dedi ,seni almaya gelirken yolda öldü. Mezarıda Ay'da dedin
Ay'da dinlenirken ben onunla hasret giderdim. suskunluğum ondan dedi.
Apep hıçkırıklara boğuldu ve gözyaşları sel gibi aktı.
Ben dünyaya nasıl indim ?dedi.
Kral Huga ,seni kaçıran bir cadıydı dedi.
Adı irene olan bir cadı.
Hanedanlığımı hüzne boğan bir cadı...
Periler perisi bir periliçe.
Annenin kızkardeşiydi.
O şimdi hapiste,bende seni buldum.
Uzay aracı aniden durdu ve sarsıldık. Mars'a geldik dedi.
Nereye gidiyoruz baba ?dedi . Apep hayretle karışık bir ifadeyle.
Kral Huga delici bakışlarıyla bakarak !!! yaşamların ötesine dedi.
Adı Gülse... kayıp bir krallık. Yaşamsızlık.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN
Marsta dinleniyorduk,sohbete başladık ve hep annemi konuştuk. Onu çok özlemiştim.
Annem ölümsüzdü. Yeniden dirilemezmi dedim Babama.
Onu ancak sen diriltebilirsin kızım dedi.
Geri dönelim Aydaki mezarına dedim.
Babam dönelim dedi ve tekrar Ay'a döndük.
Mezarın başına geldiğimizde Sani Annem hay olan Allah'ın izniyle kalk dedim. Mezarından kalktı ve beni gördü.
Bu çok acı veren kavuşmaydı. Hıçkırıklar ve gözyaşları birbirine karıştı. Babam ise çok derinlere daldı.
Bakışları yine delici ve korkutucuydu.
Epeyce düşündükten sonra benden korkun düşmanlarım diye fısıldadı.
Yine durgunlaştı ve uzaklara daldı.
Annem ise bana hasretle sarıldı ve uzun uzun konuştuk. Ay'daki uzay üstünde. Görevli meleklerde bize katıldılar ve epeyce dinlendik.
O dönemde Ay'da bir tek yemek yiyebileceğimiz lokanta vardı.Uzay yolcuları için.
Adı Sabiydi.
Yola çıkma zamanı gelmişti. Babamda olayların şokunu atlatmıştı.
Annemin yanına oturdum uzay aracında ve konuşmaya devam ettik.
Anne dedim seni kim öldürdü?
Peri ikizim mor ağaç dedi.
Henüz anlamadım mor ağacı ama hep önüme geliyor.
Mor ağaç periliçenin ruhaniyetiydi. Kötüydü , kötülerinde kötüsüydü.
Anlamayınca tekrar sordum.
Annemi kendi ruhaniyetimi öldürdü baba dedim.
Evet kızım dedi.
Dünyaya inip Tanrıça oldu.
Bunun içinde anneni öldürmesi gerekiyordu.
Bunları öz yaşamda hep yaşıyorum ama tam anlamış değilim.
Biri niye ölüyor? Bu boyutta kalabilmek içinmi?
Yoksa bir türlü dinlenmemi?
Kime görev veriliyorsa o iniyor dünyaya.
Babam birşey hatırlamış gibi aniden uzay aracını durdurdu Yine marstayız., İninde yiyecek bir şeyler alalım dedi.
Marsta yaşayan birileri varmı baba dedim.
Azteklerin torunları yerleşti dedi.
Biz yiyecek olarak mars keçisi kavurması bulabildik. Birazda ekmek ve yoğurt.
Yemekten sonra yola koyulduk yine. Yolculuk çok yorucuydu.
Yolda girdaplarla boğuşurken jüpitere varabildik .
Yol boyunca konuşan olmadı.
Jüpiterde yaşayan bir peri vardı ve ona konuk olduk.
Bir gün dinlendik, yiyeceklerimizi aldık ve tekrar yola koyulduk.
Jüpiterdeki periler perisi sadece tavuk yetiştirebiliyordu o dönemde. Sebze yetişmiyordu. Meyve ise sadece armuttu.
Değişik ot türleri vardı yiyebildiği.
Peri jüpitere sürgün gitmişti.
Mor ağaçtan bahsedeceğim sizlere. Her tanrı ve tanrıçanın üç varlığı vardır. Öz varlık birinci olandır ve dünyaya pek inmez.
İkincisi ise Ruh varlıktır.
Üçüncüsü de cisim bedendir. Kitapta geçen mor ağaç bir Periliçe .
Periliçe benim annem yazdığım kitapta.
Ruhaniyeti öz varlığını öldürüyor ve dünyaya iniyor.
Dünyada yaşadığı için öz varlık yavaşlıyor .Rüya yaşamı gibi.
Çok kullanılmıyor. Ama burada öz varlık kuralları bozup, dünya'ya inmeye kalkıyor ve Ay'da ölüyor.
Dünyaya inmesine izin yok zaten.
Hatası ise ruhunu kendi evladı gibi görmesi ve dünya'ya inip aramaya çalışması.
Dünyadaki Tanrıça olan ben ,Aslında annemin ruhuyum.
Annem olan mor ağaç ruhunun peşine düşüyor ve yolda ölüyor.
Geri dönüşte ise Ruhu olan Tanrıça(BEN) ona yeniden hayat veriyorum.
Geri dönüş başlıyor. Bu boyutlarda genelde 15 beden vardır ve hepsi bir boyutta yeni varlıklar olarak doğar. .Ruh onun çocuğudur. nefs olarak doğan torunudur.
Mor ağaç annemin öz varlığının yani yaşam ağacının ölmesidir.
Dünyada görevli olduğu için öz varlığındaki yaşamını kapatmasıdır.
Elmas kolye Allahın hay olan hayatıydı.
Aradan saatler geçti oğlum benief su kenarında oynuyordu. aniden bir ruhaniyet başına dikildi.Ben ayağa kalkıp çocuğa koşarken o ruhaniyet uzaklaştı.
sonra yanına gittim ve baktım.Ruhaniyet benimle konuştu.Hay olan hayatı veren benim dedi.
Ben senin ruhaniyetinim dedi.
Niye burdasın dedim? sizi korumakla yükümlüyüm dedi.
Rahatlamıştım biraz gidip yerime oturdum.
Doğanın içindeydim ve yeşile bakıyordum. Bozulmamış bir doğanın içindeydim.
Aniden bir fırtına çıktı ve oğlumu kapıp eve döndüm.
Ruhaniyet bu defa evin içindeydi. Bana çok delici bakışlarla bakıyordu.
O an kocam minlerva eve girdi ve adama baktı. Niye evimdesin dedi.
Adam ben bir ruhum dedi. Hay olan hayatın ruhu ve onları koruyanım.
Minerva hayretle baktı ve kolyeyi veren sensin dedi.
Ruh evet dedi Tanrıça benim kızım. Ben onun babasıyım.
Minerva şaşırmıştı ! !! Sizi ilk defa görüyorum dedi.
Ruh delici bakışıyla bende sizi ilk defa görüyorum dedi.
Sessizlik hüküm sürüyordu ve Benief aniden bağırdi.
Baba bu Ruh beni takip ediyordu dedi.
Ruh sen benim torunmsun dedi.
Minerva gizemi çözemiyordu ve dediki; Tanrıçayı su kenarında oynarken bulduk,yıllar önceydi.
Geçen yıllar içinde bizimle büyüdü ve evlendik.
Ruh bende kızımı arıyordum dedi. Bir gün sizi izledim ve kızımı gördüm. O yüzden kolyeyi size verdim.
Ağlamıştım o gün. Garipsemiştim. Kimdi bu yabancı.
Ruh ağlıyordu ve aniden konuşmaya başladı.
Dediki; biz kraliçemle kızımızı kaybedeli 30 yıl oldu ve onun izini sürüyoruz.
Adı Apepti.
Apep irkildi ve gerçekten babam senmisin dedi.
Ruh evet kızım benim ve seni çok aradım dedi.
Aşkla apep'e sarıldı.
Hay olan hayat seni hep koruyacak ve hastalanmayacaksın dedi.
Ölüm senden hep uzak kalacak.
Bir gün hastalanırsan eğer Beni hatırla ve sus dedi.
Hayretle gözlerine baktım ve anlamaya çalıştım.
Anlamadığımı görünce hay dedi. İçinde akan bir ırmak.
Hayat ağacı, hayatın kendisi ama yaşayan sen değilsin.
Yaşayan Hay olanın kendisi.
Yine anlamadım ve hayretle gözlerine baktım.
Babam hay olanda yaşayan hep ben olacağım kızım dedi.
Ben senin sırrının sırrındayım dedi.
Ve o sır akmaya başladı.
Sakın yaşadıklarından korkma dedi.
Apep uçuşan kelebekler gibi izledi etrafı ve ben dedi Apep evrenlerin kurucu prensesi, varlığı yaratırken hep hay derim ve yaratım gerçekleşir.
Sevgili babam siz olmadanda ben yaratandım zaten dedi.
Meridyenler arası haberleşmeyi sağlayanım.
Bunun için hay demem yeterli.
Kızım dedi ruh ben kral huğayım. HU benim adım.
Ama dedi Apep ben bir Tanrıçayım.
Evet dedi babası,sen Tanrıça Apepsin, ben de baban HU!!!
Mutlu olduğunu gördüm ve gidiyorum ama yine geleceğim.
Ben çok uzak diyarlardan geldim.
Apep hayretle baktı delici gözlere ve benim babam HU !! öylemi dedi.
HU seni hiç görmedim ben ,dedi Apep!....Niye burdasın?
Kral huga ise seni almaya geldim dedi.
Apep nereye? dedi.
Hanedanlar hanedanı olan benim,sarayıma gidelim hep birlikte dedi.
Bu defa kocam Minerva hayretle baktı ve siz bilirsiniz efendim dedi.
Apep çok sevdiği toprakları bırakıp gidecekti.
Dünyada ırakın kuzeyinde bir yerleşimdi.
Toparlandılar ve yola çıktılar,uzay aracı hazırdı ve araca bindiler.
Bilinmeyene başlayan yolculuk uzundu. Yolda zorlandılar ama sonunda Ay'a vardılar.
Ay' da biraz dinlenip, tekrar yola çıktılar. Ay bir uzay istasyonuydu.
Yol yine uzundu ve gerildiler.
Kral Huga hiç konuşmuyordu.
Ben dedi Apep çok sıkıldım. Konuşsana babacığım dedi.
Babanın gözlerinden yaşlar akıyordu. anneni düşünüyorum kızım dedi ve sustu.
Annen dedi ,seni almaya gelirken yolda öldü. Mezarıda Ay'da dedin
Ay'da dinlenirken ben onunla hasret giderdim. suskunluğum ondan dedi.
Apep hıçkırıklara boğuldu ve gözyaşları sel gibi aktı.
Ben dünyaya nasıl indim ?dedi.
Kral Huga ,seni kaçıran bir cadıydı dedi.
Adı irene olan bir cadı.
Hanedanlığımı hüzne boğan bir cadı...
Periler perisi bir periliçe.
Annenin kızkardeşiydi.
O şimdi hapiste,bende seni buldum.
Uzay aracı aniden durdu ve sarsıldık. Mars'a geldik dedi.
Nereye gidiyoruz baba ?dedi . Apep hayretle karışık bir ifadeyle.
Kral Huga delici bakışlarıyla bakarak !!! yaşamların ötesine dedi.
Adı Gülse... kayıp bir krallık. Yaşamsızlık.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN
Marsta dinleniyorduk,sohbete başladık ve hep annemi konuştuk. Onu çok özlemiştim.
Annem ölümsüzdü. Yeniden dirilemezmi dedim Babama.
Onu ancak sen diriltebilirsin kızım dedi.
Geri dönelim Aydaki mezarına dedim.
Babam dönelim dedi ve tekrar Ay'a döndük.
Mezarın başına geldiğimizde Sani Annem hay olan Allah'ın izniyle kalk dedim. Mezarından kalktı ve beni gördü.
Bu çok acı veren kavuşmaydı. Hıçkırıklar ve gözyaşları birbirine karıştı. Babam ise çok derinlere daldı.
Bakışları yine delici ve korkutucuydu.
Epeyce düşündükten sonra benden korkun düşmanlarım diye fısıldadı.
Yine durgunlaştı ve uzaklara daldı.
Annem ise bana hasretle sarıldı ve uzun uzun konuştuk. Ay'daki uzay üstünde. Görevli meleklerde bize katıldılar ve epeyce dinlendik.
O dönemde Ay'da bir tek yemek yiyebileceğimiz lokanta vardı.Uzay yolcuları için.
Adı Sabiydi.
Yola çıkma zamanı gelmişti. Babamda olayların şokunu atlatmıştı.
Annemin yanına oturdum uzay aracında ve konuşmaya devam ettik.
Anne dedim seni kim öldürdü?
Peri ikizim mor ağaç dedi.
Henüz anlamadım mor ağacı ama hep önüme geliyor.
Mor ağaç periliçenin ruhaniyetiydi. Kötüydü , kötülerinde kötüsüydü.
Anlamayınca tekrar sordum.
Annemi kendi ruhaniyetimi öldürdü baba dedim.
Evet kızım dedi.
Dünyaya inip Tanrıça oldu.
Bunun içinde anneni öldürmesi gerekiyordu.
Bunları öz yaşamda hep yaşıyorum ama tam anlamış değilim.
Biri niye ölüyor? Bu boyutta kalabilmek içinmi?
Yoksa bir türlü dinlenmemi?
Kime görev veriliyorsa o iniyor dünyaya.
Babam birşey hatırlamış gibi aniden uzay aracını durdurdu Yine marstayız., İninde yiyecek bir şeyler alalım dedi.
Marsta yaşayan birileri varmı baba dedim.
Azteklerin torunları yerleşti dedi.
Biz yiyecek olarak mars keçisi kavurması bulabildik. Birazda ekmek ve yoğurt.
Yemekten sonra yola koyulduk yine. Yolculuk çok yorucuydu.
Yolda girdaplarla boğuşurken jüpitere varabildik .
Yol boyunca konuşan olmadı.
Jüpiterde yaşayan bir peri vardı ve ona konuk olduk.
Bir gün dinlendik, yiyeceklerimizi aldık ve tekrar yola koyulduk.
Jüpiterdeki periler perisi sadece tavuk yetiştirebiliyordu o dönemde. Sebze yetişmiyordu. Meyve ise sadece armuttu.
Değişik ot türleri vardı yiyebildiği.
Peri jüpitere sürgün gitmişti.
Mor ağaçtan bahsedeceğim sizlere. Her tanrı ve tanrıçanın üç varlığı vardır. Öz varlık birinci olandır ve dünyaya pek inmez.
İkincisi ise Ruh varlıktır.
Üçüncüsü de cisim bedendir. Kitapta geçen mor ağaç bir Periliçe .
Periliçe benim annem yazdığım kitapta.
Ruhaniyeti öz varlığını öldürüyor ve dünyaya iniyor.
Dünyada yaşadığı için öz varlık yavaşlıyor .Rüya yaşamı gibi.
Çok kullanılmıyor. Ama burada öz varlık kuralları bozup, dünya'ya inmeye kalkıyor ve Ay'da ölüyor.
Dünyaya inmesine izin yok zaten.
Hatası ise ruhunu kendi evladı gibi görmesi ve dünya'ya inip aramaya çalışması.
Dünyadaki Tanrıça olan ben ,Aslında annemin ruhuyum.
Annem olan mor ağaç ruhunun peşine düşüyor ve yolda ölüyor.
Geri dönüşte ise Ruhu olan Tanrıça(BEN) ona yeniden hayat veriyorum.
Geri dönüş başlıyor. Bu boyutlarda genelde 15 beden vardır ve hepsi bir boyutta yeni varlıklar olarak doğar. .Ruh onun çocuğudur. nefs olarak doğan torunudur.
Mor ağaç annemin öz varlığının yani yaşam ağacının ölmesidir.
Dünyada görevli olduğu için öz varlığındaki yaşamını kapatmasıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)