Olayların hep güzel yanını gör dedi. Daha sonraları iyileştim.
Bir yıl kadar güzel şeyler yaşadık ve oğlum hastalandı. Hiçbir çare bulamadık ve bekliyorduk. Kocam Minerva yeniden çarelerle geldi ve oğlum iyileşti.
Biz bugünki,ırakta yaşıyorduk ,o dönemlerde. Tanrıça Apep olarak yaşyordum. Ben yine hastalandım ve iyileşemiyordum.
Eşim Minerva müjdeyle geldi bana.
Sana bir Elmas kolye vereceğim,bu sana ölümsüzlük ve hastalıksız bir hayat getirecek dedi.
Sonra boynuma taktı. Bana garip gelmişti bu kolye olayı.
Minerva bu kolyeyi nereden buldun dedim.
Ormanda bir adam verdi dedi. Bu dahada garipti ve hayretle bekliyorduk.
Elmas kolye açılmaya başladı ve bilgi akıyordu zihnime.
Bende yazmaya başlamıştım bilgileri.
Kitap yazıyordum geleceğe, olurda tekrar doğarsam bu bilgilerle ölümsüz olup ,hastalıksız yaşayabilecektim.
Kitabın adı Ölümsüzlüktü.
Gizliydi,gizlinin gizlisiydi. Sırdı,sırrında sırrıydı.
Kitabı yazmaya başladım ve ruhumun derinliklerinde saklıyordum.
Kozmk bir kitaptı,yazıları yoktu.
Sadece bilgiydi gizlediğim ve çok önemli sırlardı.
Mu yaşamı böylece gizli kalmıştı. Şimdi tekrar okuyarak açığa çıkarıyorum. Yaşamak istediğim yerdi burası.
Minerva
yanıma gelip bana elmas bir kolye verdi ve bu öyle bir armağanki; Bir
eşi daha yok. Sen bana bir oğlan çocuğu verdin,bende sana bu kolyeyi
veriyorum dedi ve boynuma taktı.
Elmas kolye Allahın hay olan hayatıydı.
Aradan saatler geçti oğlum benief su kenarında oynuyordu. aniden bir ruhaniyet başına dikildi.Ben ayağa kalkıp çocuğa koşarken o ruhaniyet uzaklaştı.
sonra yanına gittim ve baktım.Ruhaniyet benimle konuştu.Hay olan hayatı veren benim dedi.
Ben senin ruhaniyetinim dedi.
Niye burdasın dedim? sizi korumakla yükümlüyüm dedi.
Rahatlamıştım biraz gidip yerime oturdum.
Doğanın içindeydim ve yeşile bakıyordum. Bozulmamış bir doğanın içindeydim.
Aniden bir fırtına çıktı ve oğlumu kapıp eve döndüm.
Ruhaniyet bu defa evin içindeydi. Bana çok delici bakışlarla bakıyordu.
O an kocam minlerva eve girdi ve adama baktı. Niye evimdesin dedi.
Adam ben bir ruhum dedi. Hay olan hayatın ruhu ve onları koruyanım.
Minerva hayretle baktı ve kolyeyi veren sensin dedi.
Ruh evet dedi Tanrıça benim kızım. Ben onun babasıyım.
Minerva şaşırmıştı ! !! Sizi ilk defa görüyorum dedi.
Ruh delici bakışıyla bende sizi ilk defa görüyorum dedi.
Sessizlik hüküm sürüyordu ve Benief aniden bağırdi.
Baba bu Ruh beni takip ediyordu dedi.
Ruh sen benim torunmsun dedi.
Minerva gizemi çözemiyordu ve dediki; Tanrıçayı su kenarında oynarken bulduk,yıllar önceydi.
Geçen yıllar içinde bizimle büyüdü ve evlendik.
Ruh bende kızımı arıyordum dedi. Bir gün sizi izledim ve kızımı gördüm. O yüzden kolyeyi size verdim.
Ağlamıştım o gün. Garipsemiştim. Kimdi bu yabancı.
Ruh ağlıyordu ve aniden konuşmaya başladı.
Dediki; biz kraliçemle kızımızı kaybedeli 30 yıl oldu ve onun izini sürüyoruz.
Adı Apepti.
Apep irkildi ve gerçekten babam senmisin dedi.
Ruh evet kızım benim ve seni çok aradım dedi.
Aşkla apep'e sarıldı.
Hay olan hayat seni hep koruyacak ve hastalanmayacaksın dedi.
Ölüm senden hep uzak kalacak.
Bir gün hastalanırsan eğer Beni hatırla ve sus dedi.
Hayretle gözlerine baktım ve anlamaya çalıştım.
Anlamadığımı görünce hay dedi. İçinde akan bir ırmak.
Hayat ağacı, hayatın kendisi ama yaşayan sen değilsin.
Yaşayan Hay olanın kendisi.
Yine anlamadım ve hayretle gözlerine baktım.
Babam hay olanda yaşayan hep ben olacağım kızım dedi.
Ben senin sırrının sırrındayım dedi.
Ve o sır akmaya başladı.
Sakın yaşadıklarından korkma dedi.
Apep uçuşan kelebekler gibi izledi etrafı ve ben dedi Apep evrenlerin kurucu prensesi, varlığı yaratırken hep hay derim ve yaratım gerçekleşir.
Sevgili babam siz olmadanda ben yaratandım zaten dedi.
Meridyenler arası haberleşmeyi sağlayanım.
Bunun için hay demem yeterli.
Kızım dedi ruh ben kral huğayım. HU benim adım.
Ama dedi Apep ben bir Tanrıçayım.
Evet dedi babası,sen Tanrıça Apepsin, ben de baban HU!!!
Mutlu olduğunu gördüm ve gidiyorum ama yine geleceğim.
Ben çok uzak diyarlardan geldim.
Apep hayretle baktı delici gözlere ve benim babam HU !! öylemi dedi.
HU seni hiç görmedim ben ,dedi Apep!....Niye burdasın?
Kral huga ise seni almaya geldim dedi.
Apep nereye? dedi.
Hanedanlar hanedanı olan benim,sarayıma gidelim hep birlikte dedi.
Bu defa kocam Minerva hayretle baktı ve siz bilirsiniz efendim dedi.
Apep çok sevdiği toprakları bırakıp gidecekti.
Dünyada ırakın kuzeyinde bir yerleşimdi.
Toparlandılar ve yola çıktılar,uzay aracı hazırdı ve araca bindiler.
Bilinmeyene başlayan yolculuk uzundu. Yolda zorlandılar ama sonunda Ay'a vardılar.
Ay' da biraz dinlenip, tekrar yola çıktılar. Ay bir uzay istasyonuydu.
Yol yine uzundu ve gerildiler.
Kral Huga hiç konuşmuyordu.
Ben dedi Apep çok sıkıldım. Konuşsana babacığım dedi.
Babanın gözlerinden yaşlar akıyordu. anneni düşünüyorum kızım dedi ve sustu.
Annen dedi ,seni almaya gelirken yolda öldü. Mezarıda Ay'da dedin
Ay'da dinlenirken ben onunla hasret giderdim. suskunluğum ondan dedi.
Apep hıçkırıklara boğuldu ve gözyaşları sel gibi aktı.
Ben dünyaya nasıl indim ?dedi.
Kral Huga ,seni kaçıran bir cadıydı dedi.
Adı irene olan bir cadı.
Hanedanlığımı hüzne boğan bir cadı...
Periler perisi bir periliçe.
Annenin kızkardeşiydi.
O şimdi hapiste,bende seni buldum.
Uzay aracı aniden durdu ve sarsıldık. Mars'a geldik dedi.
Nereye gidiyoruz baba ?dedi . Apep hayretle karışık bir ifadeyle.
Kral Huga delici bakışlarıyla bakarak !!! yaşamların ötesine dedi.
Adı Gülse... kayıp bir krallık. Yaşamsızlık.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN
Marsta dinleniyorduk,sohbete başladık ve hep annemi konuştuk. Onu çok özlemiştim.
Annem ölümsüzdü. Yeniden dirilemezmi dedim Babama.
Onu ancak sen diriltebilirsin kızım dedi.
Geri dönelim Aydaki mezarına dedim.
Babam dönelim dedi ve tekrar Ay'a döndük.
Mezarın başına geldiğimizde Sani Annem hay olan Allah'ın izniyle kalk dedim. Mezarından kalktı ve beni gördü.
Bu çok acı veren kavuşmaydı. Hıçkırıklar ve gözyaşları birbirine karıştı. Babam ise çok derinlere daldı.
Bakışları yine delici ve korkutucuydu.
Epeyce düşündükten sonra benden korkun düşmanlarım diye fısıldadı.
Yine durgunlaştı ve uzaklara daldı.
Annem ise bana hasretle sarıldı ve uzun uzun konuştuk. Ay'daki uzay üstünde. Görevli meleklerde bize katıldılar ve epeyce dinlendik.
O dönemde Ay'da bir tek yemek yiyebileceğimiz lokanta vardı.Uzay yolcuları için.
Adı Sabiydi.
Yola çıkma zamanı gelmişti. Babamda olayların şokunu atlatmıştı.
Annemin yanına oturdum uzay aracında ve konuşmaya devam ettik.
Anne dedim seni kim öldürdü?
Peri ikizim mor ağaç dedi.
Henüz anlamadım mor ağacı ama hep önüme geliyor.
Mor ağaç periliçenin ruhaniyetiydi. Kötüydü , kötülerinde kötüsüydü.
Anlamayınca tekrar sordum.
Annemi kendi ruhaniyetimi öldürdü baba dedim.
Evet kızım dedi.
Dünyaya inip Tanrıça oldu.
Bunun içinde anneni öldürmesi gerekiyordu.
Bunları öz yaşamda hep yaşıyorum ama tam anlamış değilim.
Biri niye ölüyor? Bu boyutta kalabilmek içinmi?
Yoksa bir türlü dinlenmemi?
Kime görev veriliyorsa o iniyor dünyaya.
Babam birşey hatırlamış gibi aniden uzay aracını durdurdu Yine marstayız., İninde yiyecek bir şeyler alalım dedi.
Marsta yaşayan birileri varmı baba dedim.
Azteklerin torunları yerleşti dedi.
Biz yiyecek olarak mars keçisi kavurması bulabildik. Birazda ekmek ve yoğurt.
Yemekten sonra yola koyulduk yine. Yolculuk çok yorucuydu.
Yolda girdaplarla boğuşurken jüpitere varabildik .
Yol boyunca konuşan olmadı.
Jüpiterde yaşayan bir peri vardı ve ona konuk olduk.
Bir gün dinlendik, yiyeceklerimizi aldık ve tekrar yola koyulduk.
Jüpiterdeki periler perisi sadece tavuk yetiştirebiliyordu o dönemde. Sebze yetişmiyordu. Meyve ise sadece armuttu.
Değişik ot türleri vardı yiyebildiği.
Peri jüpitere sürgün gitmişti.
Mor ağaçtan bahsedeceğim sizlere. Her tanrı ve tanrıçanın üç varlığı vardır. Öz varlık birinci olandır ve dünyaya pek inmez.
İkincisi ise Ruh varlıktır.
Üçüncüsü de cisim bedendir. Kitapta geçen mor ağaç bir Periliçe .
Periliçe benim annem yazdığım kitapta.
Ruhaniyeti öz varlığını öldürüyor ve dünyaya iniyor.
Dünyada yaşadığı için öz varlık yavaşlıyor .Rüya yaşamı gibi.
Çok kullanılmıyor. Ama burada öz varlık kuralları bozup, dünya'ya inmeye kalkıyor ve Ay'da ölüyor.
Dünyaya inmesine izin yok zaten.
Hatası ise ruhunu kendi evladı gibi görmesi ve dünya'ya inip aramaya çalışması.
Dünyadaki Tanrıça olan ben ,Aslında annemin ruhuyum.
Annem olan mor ağaç ruhunun peşine düşüyor ve yolda ölüyor.
Geri dönüşte ise Ruhu olan Tanrıça(BEN) ona yeniden hayat veriyorum.
Geri dönüş başlıyor. Bu boyutlarda genelde 15 beden vardır ve hepsi bir boyutta yeni varlıklar olarak doğar. .Ruh onun çocuğudur. nefs olarak doğan torunudur.
Mor ağaç annemin öz varlığının yani yaşam ağacının ölmesidir.
Dünyada görevli olduğu için öz varlığındaki yaşamını kapatmasıdır.
Elmas kolye Allahın hay olan hayatıydı.
Aradan saatler geçti oğlum benief su kenarında oynuyordu. aniden bir ruhaniyet başına dikildi.Ben ayağa kalkıp çocuğa koşarken o ruhaniyet uzaklaştı.
sonra yanına gittim ve baktım.Ruhaniyet benimle konuştu.Hay olan hayatı veren benim dedi.
Ben senin ruhaniyetinim dedi.
Niye burdasın dedim? sizi korumakla yükümlüyüm dedi.
Rahatlamıştım biraz gidip yerime oturdum.
Doğanın içindeydim ve yeşile bakıyordum. Bozulmamış bir doğanın içindeydim.
Aniden bir fırtına çıktı ve oğlumu kapıp eve döndüm.
Ruhaniyet bu defa evin içindeydi. Bana çok delici bakışlarla bakıyordu.
O an kocam minlerva eve girdi ve adama baktı. Niye evimdesin dedi.
Adam ben bir ruhum dedi. Hay olan hayatın ruhu ve onları koruyanım.
Minerva hayretle baktı ve kolyeyi veren sensin dedi.
Ruh evet dedi Tanrıça benim kızım. Ben onun babasıyım.
Minerva şaşırmıştı ! !! Sizi ilk defa görüyorum dedi.
Ruh delici bakışıyla bende sizi ilk defa görüyorum dedi.
Sessizlik hüküm sürüyordu ve Benief aniden bağırdi.
Baba bu Ruh beni takip ediyordu dedi.
Ruh sen benim torunmsun dedi.
Minerva gizemi çözemiyordu ve dediki; Tanrıçayı su kenarında oynarken bulduk,yıllar önceydi.
Geçen yıllar içinde bizimle büyüdü ve evlendik.
Ruh bende kızımı arıyordum dedi. Bir gün sizi izledim ve kızımı gördüm. O yüzden kolyeyi size verdim.
Ağlamıştım o gün. Garipsemiştim. Kimdi bu yabancı.
Ruh ağlıyordu ve aniden konuşmaya başladı.
Dediki; biz kraliçemle kızımızı kaybedeli 30 yıl oldu ve onun izini sürüyoruz.
Adı Apepti.
Apep irkildi ve gerçekten babam senmisin dedi.
Ruh evet kızım benim ve seni çok aradım dedi.
Aşkla apep'e sarıldı.
Hay olan hayat seni hep koruyacak ve hastalanmayacaksın dedi.
Ölüm senden hep uzak kalacak.
Bir gün hastalanırsan eğer Beni hatırla ve sus dedi.
Hayretle gözlerine baktım ve anlamaya çalıştım.
Anlamadığımı görünce hay dedi. İçinde akan bir ırmak.
Hayat ağacı, hayatın kendisi ama yaşayan sen değilsin.
Yaşayan Hay olanın kendisi.
Yine anlamadım ve hayretle gözlerine baktım.
Babam hay olanda yaşayan hep ben olacağım kızım dedi.
Ben senin sırrının sırrındayım dedi.
Ve o sır akmaya başladı.
Sakın yaşadıklarından korkma dedi.
Apep uçuşan kelebekler gibi izledi etrafı ve ben dedi Apep evrenlerin kurucu prensesi, varlığı yaratırken hep hay derim ve yaratım gerçekleşir.
Sevgili babam siz olmadanda ben yaratandım zaten dedi.
Meridyenler arası haberleşmeyi sağlayanım.
Bunun için hay demem yeterli.
Kızım dedi ruh ben kral huğayım. HU benim adım.
Ama dedi Apep ben bir Tanrıçayım.
Evet dedi babası,sen Tanrıça Apepsin, ben de baban HU!!!
Mutlu olduğunu gördüm ve gidiyorum ama yine geleceğim.
Ben çok uzak diyarlardan geldim.
Apep hayretle baktı delici gözlere ve benim babam HU !! öylemi dedi.
HU seni hiç görmedim ben ,dedi Apep!....Niye burdasın?
Kral huga ise seni almaya geldim dedi.
Apep nereye? dedi.
Hanedanlar hanedanı olan benim,sarayıma gidelim hep birlikte dedi.
Bu defa kocam Minerva hayretle baktı ve siz bilirsiniz efendim dedi.
Apep çok sevdiği toprakları bırakıp gidecekti.
Dünyada ırakın kuzeyinde bir yerleşimdi.
Toparlandılar ve yola çıktılar,uzay aracı hazırdı ve araca bindiler.
Bilinmeyene başlayan yolculuk uzundu. Yolda zorlandılar ama sonunda Ay'a vardılar.
Ay' da biraz dinlenip, tekrar yola çıktılar. Ay bir uzay istasyonuydu.
Yol yine uzundu ve gerildiler.
Kral Huga hiç konuşmuyordu.
Ben dedi Apep çok sıkıldım. Konuşsana babacığım dedi.
Babanın gözlerinden yaşlar akıyordu. anneni düşünüyorum kızım dedi ve sustu.
Annen dedi ,seni almaya gelirken yolda öldü. Mezarıda Ay'da dedin
Ay'da dinlenirken ben onunla hasret giderdim. suskunluğum ondan dedi.
Apep hıçkırıklara boğuldu ve gözyaşları sel gibi aktı.
Ben dünyaya nasıl indim ?dedi.
Kral Huga ,seni kaçıran bir cadıydı dedi.
Adı irene olan bir cadı.
Hanedanlığımı hüzne boğan bir cadı...
Periler perisi bir periliçe.
Annenin kızkardeşiydi.
O şimdi hapiste,bende seni buldum.
Uzay aracı aniden durdu ve sarsıldık. Mars'a geldik dedi.
Nereye gidiyoruz baba ?dedi . Apep hayretle karışık bir ifadeyle.
Kral Huga delici bakışlarıyla bakarak !!! yaşamların ötesine dedi.
Adı Gülse... kayıp bir krallık. Yaşamsızlık.
ÖLÜMSÜZLÜK KİTABIMDAN
Marsta dinleniyorduk,sohbete başladık ve hep annemi konuştuk. Onu çok özlemiştim.
Annem ölümsüzdü. Yeniden dirilemezmi dedim Babama.
Onu ancak sen diriltebilirsin kızım dedi.
Geri dönelim Aydaki mezarına dedim.
Babam dönelim dedi ve tekrar Ay'a döndük.
Mezarın başına geldiğimizde Sani Annem hay olan Allah'ın izniyle kalk dedim. Mezarından kalktı ve beni gördü.
Bu çok acı veren kavuşmaydı. Hıçkırıklar ve gözyaşları birbirine karıştı. Babam ise çok derinlere daldı.
Bakışları yine delici ve korkutucuydu.
Epeyce düşündükten sonra benden korkun düşmanlarım diye fısıldadı.
Yine durgunlaştı ve uzaklara daldı.
Annem ise bana hasretle sarıldı ve uzun uzun konuştuk. Ay'daki uzay üstünde. Görevli meleklerde bize katıldılar ve epeyce dinlendik.
O dönemde Ay'da bir tek yemek yiyebileceğimiz lokanta vardı.Uzay yolcuları için.
Adı Sabiydi.
Yola çıkma zamanı gelmişti. Babamda olayların şokunu atlatmıştı.
Annemin yanına oturdum uzay aracında ve konuşmaya devam ettik.
Anne dedim seni kim öldürdü?
Peri ikizim mor ağaç dedi.
Henüz anlamadım mor ağacı ama hep önüme geliyor.
Mor ağaç periliçenin ruhaniyetiydi. Kötüydü , kötülerinde kötüsüydü.
Anlamayınca tekrar sordum.
Annemi kendi ruhaniyetimi öldürdü baba dedim.
Evet kızım dedi.
Dünyaya inip Tanrıça oldu.
Bunun içinde anneni öldürmesi gerekiyordu.
Bunları öz yaşamda hep yaşıyorum ama tam anlamış değilim.
Biri niye ölüyor? Bu boyutta kalabilmek içinmi?
Yoksa bir türlü dinlenmemi?
Kime görev veriliyorsa o iniyor dünyaya.
Babam birşey hatırlamış gibi aniden uzay aracını durdurdu Yine marstayız., İninde yiyecek bir şeyler alalım dedi.
Marsta yaşayan birileri varmı baba dedim.
Azteklerin torunları yerleşti dedi.
Biz yiyecek olarak mars keçisi kavurması bulabildik. Birazda ekmek ve yoğurt.
Yemekten sonra yola koyulduk yine. Yolculuk çok yorucuydu.
Yolda girdaplarla boğuşurken jüpitere varabildik .
Yol boyunca konuşan olmadı.
Jüpiterde yaşayan bir peri vardı ve ona konuk olduk.
Bir gün dinlendik, yiyeceklerimizi aldık ve tekrar yola koyulduk.
Jüpiterdeki periler perisi sadece tavuk yetiştirebiliyordu o dönemde. Sebze yetişmiyordu. Meyve ise sadece armuttu.
Değişik ot türleri vardı yiyebildiği.
Peri jüpitere sürgün gitmişti.
Mor ağaçtan bahsedeceğim sizlere. Her tanrı ve tanrıçanın üç varlığı vardır. Öz varlık birinci olandır ve dünyaya pek inmez.
İkincisi ise Ruh varlıktır.
Üçüncüsü de cisim bedendir. Kitapta geçen mor ağaç bir Periliçe .
Periliçe benim annem yazdığım kitapta.
Ruhaniyeti öz varlığını öldürüyor ve dünyaya iniyor.
Dünyada yaşadığı için öz varlık yavaşlıyor .Rüya yaşamı gibi.
Çok kullanılmıyor. Ama burada öz varlık kuralları bozup, dünya'ya inmeye kalkıyor ve Ay'da ölüyor.
Dünyaya inmesine izin yok zaten.
Hatası ise ruhunu kendi evladı gibi görmesi ve dünya'ya inip aramaya çalışması.
Dünyadaki Tanrıça olan ben ,Aslında annemin ruhuyum.
Annem olan mor ağaç ruhunun peşine düşüyor ve yolda ölüyor.
Geri dönüşte ise Ruhu olan Tanrıça(BEN) ona yeniden hayat veriyorum.
Geri dönüş başlıyor. Bu boyutlarda genelde 15 beden vardır ve hepsi bir boyutta yeni varlıklar olarak doğar. .Ruh onun çocuğudur. nefs olarak doğan torunudur.
Mor ağaç annemin öz varlığının yani yaşam ağacının ölmesidir.
Dünyada görevli olduğu için öz varlığındaki yaşamını kapatmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder