Bu
delikler vasıtasıyla zaman içinde de yolculuk yapmış oluyorsunuz.
Üstelik ışık hızıyla bile milyonlarca hatta milyarlarca yılda
gidebileceğiniz bir yere, göz
açıp
kapayıncaya kadar geçen bir sürede. Evet, uzmanların “Dönen
Karadeliklerle” ilgili yorum ve yaklaşımları böyle. Bu gelişmelerin
dürbünüyle Hz. Muhammed’in (s.a.v) miraç hadisesi ile Gök katlarına
ziyaretine de bakabilirsiniz.
Kıyamet sonrasında mahşer ve hesap günü safhalarından sonra insanların
cennet gibi diğer gök katlarına nasıl ulaştırılacağına da… ŞEMŞÜ’S –
ŞÜMÛS VE MECERRE Uzayın dışına çıkabilecek tüneller olarak
vasıflandırılabilen Karadelikler kıyametle ilgili bazı hadislerin
yorumunda bizlere ipuçları vermektedir. Bu ipuçlarıyla “Mecerra ve
Şemsü’ş- Şümûs” konusuna bazı yaklaşımlarda bulunabiliriz.
Ayrıca uzay ve kozmos ile ilgili ayet ve hadislerin üzerinde de bu çerçevede bazı yorumlarda bulunmak mümkündür.
Ilk hadis müellifi olarak kabul edilen San’ani’nin kayıtlarında Peygamberimizin (a.s.m.) şu sözlerine rastlıyoruz:
“Bana günler sunuldu. Cuma gününü gördüm; onun güzelliği ve nuru hoşuma gitti.
Orada siyah nokta şeklinde bir şey gördüm. ‘Bu nedir?’ diye sordum.
‘Kıyamet onun içinde kopacaktır’ denildi.”
Hadisin diğer bir geliş şeklinde,
“Cuma günü bir aynada bana gösterildi.” denmektedir.
(Abdürrezzak San’ani, Musannef, III/256, No. 5559, 5560).
Hadiste yer alan ve kıyametin onun içinde kopacağı belirtilen “kara
nokta” ile anlatılmak istenen nedir? Islamî literatürde yer alan
“Mecerra” ve “Şemsü’ş-Şümûs” tabirleri ile ne anlatılmak istendiği
konusunda âlimler çeşitli yorumlar yapmışlardır.
Kıyamet
sırasında göğün yarılacağını, kapı kapı açılacağını ifade eden ayetin
(Gök yarıldığı zaman -ve hep yapa geldiği gibi- Rabb’inin buyruğunu
dinlediği zaman) tefsirinde
Hz. Ali’nin (r.a.)
göğün “Mecerra”dan çatlayıp yarılacağı şeklinde açıklaması hayli dikkat çekmektedir.
(Kadı Beyzavi, II/592; ayet için bkz. Inşikak, 84/1-2)
Astrofizikteki gelişmeler çerçevesinde şimdi bu haberleri daha kolay
kavrama imkânına sahibiz. Bilindiği gibi Karadelikler için en belirgin
özellik ağ şeklinde ve sağlam bir surette tesis edilen uzayın “çatlayıp
delinmesidir.” Mevcut bilgilerimize göre ayetlerin vurguladığı “sema
yarılmasını” şahadet âlemi olarak idrak ettiğimiz fizik Dünya’nın, yani
uzay-zamanın değişerek farklı boyutlara kapı açılması olarak
yorumlayabiliriz.
Kur’an bize her zaman ipuçları vermekte ve
birçok yerde de bunların “anlayan, akıl sahibi ve bilgili kimselere
misal, ayet (ipucu, delil)” olduğunu tekrarlamaktadır. Enbiya, 21/32’de
“Göğü de dengesizliğe düşmekten korunmuş bir tavan durumunda yarattık.”
ilahî fermanı bu gök tavanının arkasında başka Dünyaların varlığına dair
akla kapı açmaktadır. Semânın yani uzay-zaman denen fizikî kainatın
sağlam bir yapıda olduğu yanında,
“çatlaksız” olduğu da (Mülk, 67/3) açıkça anlatılmaktadır.
“Gözünü bir çevir göğe bak, bir çatlak görebilir misin?” buyrulmaktadır.
Ancak kıyametle ilgili ayetlerde, semada çatlamanın vuku bulacağı sürekli vurgulanır.
“Gün gelir, yeryüzü başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilir” (Ibrahim, 14/48)
ayeti de kıyamet esnasında bu “çatlaklarla” ahiret âlemlerine kapı açılacağı açıkça belirtmektedir.
Yaz Üçgeni Sürdürülen seri hesaplamalar ve hassas gözlem ve
araştırmalarla, Güneş’in de kendine has bir hareketi daha olduğu
anlaşıldı.. Güneş, Herkül Burcu yakınlarındaki ve ismine Vega denen bir
yıldıza doğru hareket halindedir. Güneş’in bu hareketinin, Kuzey Kutup
Ekseni ile 37 derecelik bir açı yapacak şekilde gerçekleştiği ortaya
çıkmış ve bu açıya bilimciler, “solar apex” adını vermişlerdir.
Güneş, işte bu Vega yıldızına doğru her saniyede 20 kilometrelik bir
hızla hareket halindedir. Bulutsuz bir gecede başınızı gökyüzünün tam
tepesine kaldırdığınızda fezanın neredeyse en parlak üç yıldızı ile
karşılaşırsınız. Jupiter, Merkür ve Venüs gibi gezegenler de parlak
göğün parlak cisimleridir. Ancak onlar tepede değil aşağıda bulunurlar.
Tepede kalan bu üç yıldız “Yaz üçgeni” olarak bilinir. Yaz Üçgeni yazın
sona ermesiyle artık yavaş yavaş batıya doğru kayar. Bu yıldzıların en
parlağı olan ve diğerlerine göre biraz sağda olan meşhur Vega
Yıldızıdır. Lyre ya da Kanun takım yıldızına iat devasa bir yıldızdır..
Vega aslında Arapça bir kelime Yaz Üçgeni (Başucunda Vega, güneydoğuda
Deneb ve güneyde Altair) Yaz üçgeninin ikinci yıldızı Vega yıldızının
hafif güney doğusunda kalan Deneb’dir.. Kuğu takım yıldızının en parlak
yıldızıdır. Yine yıldız Arapça kuyruk anlamında olup, kuğunun kuyruğunda
yer aldığı için “zeneb” adı verilmiştir. Samanyolu’nun en büyük
yıldızlarından biridir ve Güneş’in 265.000 katı parlaklığa sahiptir.
Yıldızın o kadar muazzam bir büyüklüğü vardır ki (Güneş'in çapının 200
katı) eğer Güneş’in yerinde olsaydı, yıldızın yuvarlağı Yerkürenin
yörüngesini içine alırdı. Birinci Mektub’da Bediüzzaman haşir meydanı
ile ilgili bir bahiste “küre-i arz, hareket-i seneviyesiyle, ileride
mecma-ı haşir olacak bir meydanın etrafında bir daire çiziyor.” Bu
yıldızın büyüklüğü dikkate alındığında bu hakikatın sayısız misâlleri bu
kâinatta mevcut olduğu dikkatimizi çekmektedir.
Hadislerde
Güneşin Kırmızı dev dönemine geldiğinde, Dünyanın yörüngesini dolduracak
kadar genişleyeceği bildirilmektedir. Hz. Âdem’den (as) kıyamete kadar
gelip geçen insanların haşr edilip hesaba çekileceği koca meydanı halk
etmek, İlahi kudrete fezada örneklerini gördüğümüz, Deneb denen yıldızı
yaratmak kadar kolaydır. Yaz üçgenin üçüncü yıldızı ise Kartal takım
yıldızının en parlak yıldızı olan Altair’dir. Vega ve Deneb
yıldızlarının güneyine düşerek üçgeni tamamlar.
Takım
yıldızındaki kartal, Arapça Ukab olarak da geçer. Hatta takıma ait
yıldızlardan birinin ismi Deneb el Ukab’dır. Vega Yıldızına Doğru
Seyahat Yerküre, Güneş sistemi ile birlikte saniyede 20 kilometre gibi
bir hızla Vega yıldızına doğru, gidiyor. Bu seyahat Samanyolu
galaksisindeki hareketimizden farklı bir hareket.
Milyonlarca
senedir gece ve gündüzü, yaz ve kışı netice veren hareketleri yaparak ve
hiçbir yere çarpmadan devam eden bu muhteşem yolculukta Ay’ın ve
Güneş’in hareketinde ve rotasında ne bir değişme nede bir sapma vuku
bulur. Yasin Sûresinde Güneş’in bu yolculuğunu Bediüzzaman
Şemşü’s-Şümüs’ olduğuna dikkat çeker. “Güneş de, kendisi için (tesbit
edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir.
İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.” Güneş’in bu
hareketine, çekim gücü sebebiyle sisteme dâhil bütün gezegenler gibi
üzerinde yaşadığımız yaşlı küremiz de iştirak etmekte; böylece Güneş
Sistemi belli bir doğrultu boyunca, hiç şaşmadan, şaşırmadan yoluna
devam etmektedir.
BEDİÜZZAMAN VE ŞEMŞÜ’S-ŞÜMÛS
Meselenin
başka bir boyutuna gelince, Güneş Sistemi’nde on iki gezegenden söz eden
Bediüzzaman, Güneş’in manzumesiyle beraber Şemsü’ş-Şümûs’a hareket
ettiğini Kur’an’ın işareti olarak dile getirmektedir.
Güneş
Sisteminin Vega yıldızına doğru hareketinin aynı zamanda galaksi
merkezine doğru olduğunu görüyoruz. Ancak harekette bir miktar sapma
bulunmaktadır. Acaba Galaksi merkezine doğru olan hareketinde merkezi
süperkütleli merkezi karadeliğin mi etkisi var?
Diğer taraftan
Güneş’imiz galaksi merkezine doğru olan rotasında bir aykırılık var.
Acaba bu aykırılığın kaynağı ne olabilir? Görüldüğü gibi cevap bulması
gereken bir çok soru bulunmaktadır.
Aykırılığı telâfi etmek için
bizi çeken başka bir merkez daha olmalıdır. Bu eğer “beyaz cüce” veya
“pulsar” olsaydı görülürdü. Eğer bu bir “kara cüce” yahut “nötron
yıldızı” olsaydı, uzun süreçler gerektirirdi. Bu çok zayıf ihtimal göz
ardı edilirse, tek bir açıklama kalıyor geriye. Bu bir Karadelik
olabilir.
Karadeliklerin ışıyan yıldızları itip-kakma örneği,
evrende çok yaygındır. Karadelik uzmanı Kipp Thorne’a göre en ihtiyatlı
bir ölçümle, yalnız Samanyolu kollarında bir milyon Karadelik
bulunmaktadır. Kısacası evren, tasavvurumuzun çok üstünde Karadelik
barındırmaktadır.
Güneş’imiz diğer Güneşlere göre istisna olarak
tektir. Güneş’imizin bir ikizinin olması gerektiğini gök bilimciler
kabul etmişlerdir. Güneş’imizin yakınlarında bir yıldız ışıması
olmadığına göre “Güneş’in eşinin” erkenden bir karadeliğe dönüştüğü
üzerinde durulmaktadır. Uranüs, Neptün, Plüton gezegenlerinde de çekim
dengesizliğinden söz edilmektedir. Güneş Sistemi’mizde kaç tane gezegen
olduğunu dahi doğru dürüst bilmemekteyiz. Plüton gezegeninden sonrasını
göremiyoruz.
Güneş Sistemi’mizde bugün bilinen dokuz gezegen
vardır. Ancak bu çok eski bir bilgidir. Bazı uzmanlara göre Güneş
Sistemi, on iki gezegenden ibarettir. Bunlardan birisinin parçalandığı
tahmin edilmektedir. Kupier ve Orien asteroid kuşağının geçmişte gezegen
olma ihtimalinden (şimdi ise parçalanmış) söz edilmektedir.
Tietz-Bode, Güneş Sistemi’nin çapını Dünya ile Güneş arasını bir birim
kabul ederek 374,8 birim olarak hesaplamıştır. Plüton gezegeninden
sonraki mesafeye tam üç gezegen sığmaktadır.
Şemsü’ş-Şümûs’la
kastedilen eğer galaksi merkezindeki karadelik değilse çok daha büyük
bir yıldız olarak kabul ettiğimizde erken ölüme mahkum olmuş ve
karadeliğe dönüşmüş Güneş’in ikizi olarak kabul edebiliriz. Büyük
yıldızların yakıtlarını küçüklere nispetle çabucak bitirdiğini bu yüzden
de “ölüme” erken gittiğini burada belirtelim.
Güneş Nereye Gidiyor?
Bir hadiste ravisinden şöyle buyrulur:
Güneş batarken Rasulullah (salât ve selam ona) ile birlikte mescidde idim. Bana:
-"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
-"Allah ve Resulü daha iyi bilirler!" dedim.
-"Arşın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine
izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin
verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine:
"Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu
Cenab-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir: “Güneş, duracağı zamana doğru
yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alim olan Allah'ın takdiridir.”
(Müslim, İmân 250)
Acaba Güneşin duracağı zamana doğru yürüyüp
gittiği yada arşın altı denen yer neresidir? Bunun için önce Güneşin
hangi hareketler yaptığı ve uzay için Güneş sisteminin hareketlerine
bakarak bazı tahminlerde bulunmak mümkündür.
Bediüzzaman,
“Veşşemsu tecri limüstekarrin leha” (Yasin, 36/38) ayeti (Güneş de bir
delildir onlara, akar gider yörüngesinde) Güneş’in manzumesiyle beraber
Şemsü’ş-Şümûs’a doğru hareketine işaret eder.” Demektedir. Diğer
açıklamalarına da göz atalım:
“...Ta Şemsü’ş-Şümûs’un mihveri
üstündeki elli bin seneden ibaret bir tek yevmine kadar eyyam-ı
Rabbaniye vardır.” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, 325)
“Dünya’nın ömrü ise Şemsü’ş-Şümûs’un hareket-i mihveriyesi ile hâsıl
olan eyyam iledir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, 326)
“Ve Şemsü’ş-Şümûs’a tâbi ve âlem-i bekadan ayrılıp küremize bakan
Dünyaların ömrü, Şemsü’ş-Şümûs’un işarat-ı Kur’anîye ile her bir günü
50.000 (elli bin) sene olmasıyla...” “Şemsü’ş-Şümûs’a tâbi Dünyaların
beka âleminden olduğu ve Dünya’mıza baktığı...” Bu ifadelerden
çıkardığımız sonuçları şu şekilde özetleyebiliriz:
- Güneş Sistemi topluca Şemsü’ş-Şümûs’a doğru yol almaktadır.
- Şemsü’ş-Şümûs ahiret ve beka âlemlerindendir. Yaşadığımız fizikî
Dünya’dan farklı bir âlemdir ve önemli görevler yüklenmişlerdir.
-
Şemsü’ş-Şümûs’ta geçerli zaman akışında bir gün, bizim ölçülerimize
göre elli bin seneye eşittir. Buralarda zaman olağanüstü genişlemiştir.
Bu zaman ölçüsü başka ayetlerde mesela meleklerin sürati için dile
getirilmektedir. Bu hızın, beka âlemlerinin, nurun hız ve zaman akışı
olduğunu düşünebiliriz. Tarihî kayıtlarda Rabbü’ş-Şıra adlı bir
Güneş’ten söz edilir.
Eğer gerçekten böyle bir Güneş var idiyse,
şu anda böyle bir Güneş’in görünmemesini, onun Karadelik haline gelmesi
ile açıklayabiliriz. Bilindiği gibi fezada bütün yıldızlar çift olarak
bulunurlar. Güneş neden istisna olarak tek yıldız halinde bulunuyor?
Eğer Güneş bir istisna olarak yaratılmamışsa onun da bir eşi olmalıdır
ve Güneş’ten daha büyük bu ikiz şimdi Karadelik olarak yerini almış
olabilir.